Şu “eşitlik” meselesinde olduğu gibi “çoğunluk” konusunda da toplum bir akıl karışıklığı ile malul.
Haklısınız, “ne yani, bizi tek adam mı, azınlık mı yönetecek?” Hatırlarsanız bu ülkede bir zamanlar “Tek adam” rejimi vardı. Her şey onun tarafından, ona göre ve onun için! “Ulu Önder” rejimi.
“Tek adam” rejiminde “Tek adam”a “Monark” denir, rejimin adı da “Monarşi”dir. Yani “Padişahlık”, “Kırallık” rejimi!
Ama bizde Cumhuriyet’in de “Tek adam”ı vardı. Kamalist jargonda “Tek devlet”, “tek millet”, ”tek vatan” derken işler karışıyor ve kurtarıcı önder, banî, mürşid, münci “Tek adam” rejimine dönüşüyor işler.
Onun gösterdiği yönde, onun ilke ve ideallerine indirgeniyor her şey. O hakikin kaynağı ve ölçüsü olan “hüküm koyucu” ve “terbiye edici”dir. Baksanıza onun ilkelerini Cumhuriyetin tanımı ve anayasanın başlangıç maddeleri yapıyor, değiştirilmesini teklif dahi edemezsiniz diyorsunuz. “İnkılapçı” asker kökenli bir politikacının fikirlerini “dogma” yapıyor ve “Mutlaklaştırıyorsunuz”.
Çok hoşsunuz. Adam “Laiklik”ten söz ediyor, siz onun için “Türkün yeni Amentüsü”nü yazıyor, o ölünce arkasından “Mevlid” yazıyorsunuz. Birilerine göre, “Türkün dini Kemalizm”di değil mi! Bu fikirlerin sahibi durduk yerde “Kahrolsun Şeriat” diye kitap yazmadı.