Almanya’da 3 kişiden biri, silahsız göçmenlerin ülkeye girişinin engellenmesi için gerektiğinde silah kullanılması görüşünde imiş. Almanya’dan gelen haberler, ırkçı eğilimlerin giderek arttığı yönünde. Bu durumda silah kullanılmasına karşı çıkanların dışında kalanlar, bu kişilerin sınırdışı edilmesi, zor kullanılması, beraberlerinde getirdikleri mallara el konulmasına kadar bir dizi tedbir konusunda bir itirazda bulunmuyorlar.
Hemen kabul edilenler, ihtiyaç duyulan istihdam alanları ile, istihbarat elemanı olarak kullanılabilecek profillerle ilgili. Çıkarları sözkonusu olduğunda ilkelerini unutuyorlar.
Şu son zamanlarda yaşananlar bütün karizmalarını yerle bir etti. Demokrasi, insan hakları, liberalizm, hukuk devleti, hoşgörü, diyalog maskelerini indirdiklerinde gerçek yüzleri ortaya çıkıyor.
Kuşkusuz hepsi değil, ama çoğunun kim olduklarını biliyoruz.
İsrail ya da kendi dindaş ve soydaşlarına karşı tutumlarını biliyoruz.. Guantanamo, Gulak takımadalarından farklı bir yer değildi. Ya da Ebu Gureyb de öyle. Mısır’dan da tanıyoruz onları. Darbeye darbe, darbeciye darbeci diyemediler. İran’da değişen neydi? Niçin ambargo uyguladılar ya da niçin kaldırdılar ambargoyu? İran’ın nükleer projeleri barışı tehdit ediyor da, İsrail’inki tehdit etmiyor mu?.. İsrail “Barış için atom” üretiyor değil mi!..
DAEŞ mi daha tehlikeli, Esed mi? PYD neyin nesi, kimin sesi?..
Son zamanlarda dikkat ediyor musunuz, batıdan insan hakları heyetleri gelmez oldu. Hani gelseler ne diyecekler?!. Kendilerine yöneltilecek sorulara verecek cevapları var mı?.. Buradaki eski dostların çağrılarına da cevap vermiyorlar.. Gözlemci değil bol bol gazeteci, ajan gönderiyorlar.. Daha önce Türkiye’yi komşu kapısı yapan, arkası arkasına raporlar yayınlanan o kuruluşlar, kendi ülkelerinde yükselen ırkçılık hak ihlallerine yönelik raporlar yayınlasalar ya.
Ne oldu da bugün bir anda PEGIDA’cılar Avrupa’da sokağa döküldüler. ABD’yi PYD işbirliğine mecbur bırakan neydi?.. 40 ülke DAEŞ ile mücadele edemiyor, PYD mi bunu başaracak!.. CIA PYD gerçeğini bilmiyor mu sanki..
Aslında herkes her şeyi biliyor. Batılılar bu süreçte ikili oynuyorlar. ABD’de seçimler var ya, ABD seçime kilitlendi. Demokrasi bazan popülizme kurban edilebiliyor. Sonunda oy almanız gerekiyor. O zaman seçmeni ürkütmemeniz gerekiyor.. ABD seçimlere kadar “seçmene selam” havasında demokrasicilik oynayacak.
Batı bu süreçte aslında kriz çözücü bir aktör değil, çözümün önünde engel olan bir güç. Hatta sorunun kaynağı. Dayandığı kavram ve kurumlarla sorunun menşei.. Gerçek şu ki, bu kriz kapitalizmin, uluslararası düzenin krizidir. Batı, krizin çözülmesi yönünde değil, krizi derinleştirerek kendine kriz bölgelerinde alan açma ve varolma mücadelesi veriyor.
Sahi, politikacılar mı savaş istiyor, yoksa demos mu? Politikacılar mı demosu ikna ediyor, demos mu politikacıları? Ya da gerçekten tencere yuvarlanıp kapağını buluyor mu?
Kamuoyu denen şey üretilebilir mi? Birileri inanç, tarih, gelenek, ideoloji, vicdan diye kitleleri harekete geçirebiliyor.. Basın, sivil toplum emre amade. Toplum mühendisleri kitleleri harekete geçirmek için ne gerekirse yapar, sonrası kolay. Sizin onları ikna etmenize bile gerek kalmaz, zaten onlar sizden onu yapmanızı istemektedir. Madem demos öyle buyuruyor, tabii ki siz de onu yapacaksınız.