Tamam, içerek öğreneceğiz, subliminal yoldan ezberleyeceğiz, beynimizin back-up’ı alınacak. Şimdi buna bir yenisi daha eklendi: Oksitosin. Ne kadar oksitosin o kadar ahlak. Sıkı durum, BİAT GENİ’ni bulmuş birileri. Kleptomani yani hırsızlık aslında bir hormonal dengesizlik. Yakında “dindarlık hormonu” da bulunur. Alın size yeni bir haber: Kanada’nın McGill Üni’den araştırmacılar yüksek testosteron (erkeklik hormonu) seviyesine sahip erkeklerin daha az dindar olduğunu tesbit etmişler. Adamlar sıkı çalışmış. Şeytan fazla mesai yapıyor olsa gerek şu sıralar!
Buyurun bu çalışma da bizden: Ümit Horozcu 2010’da Tecrübî Araştırmalar Işığında Dindarlık ve Maneviyat ile Ruhsal ve Bedensel Sağlık Arasındaki İlişki, başlıklı bu makalede ülkemizde ve dünyada yapılmış araştırmalar ışığında dindarlık ve maneviyatın ruh ve beden sağlığı üzerindeki etkilerinin gösterilmesi bir makale yazmış. Aslında dikkatli olarak bizde bu konularda doğru düzgün yeni çalışmalara ihtiyaç var. Meydanı boş bırakmışız. Bu araştırmada dindarlık ve sağlık arasında pozitif bir ilişkinin varlığına dikkat çekilmiş. Bu çalışmaya göre “dindarlık ve maneviyatın ruh ve beden sağlığını olumlu yönde etkilediği anlaşılmaktadır.” “Ruh sağlığı”nın bir şekilde bedensel sağlıkla ilgili olduğuna vurgu yapılıyor. Burada, bana göre “Ruh sağlığı” tanımı doğru değil. Ruh hasta olmaz. Sözkonusu olan akıl, nefs ya da psikolojik açıdan sağlık durumu olsa gerek!
Sizce kan grubu olarak “AB Grubu” mu, “0” grubu insanlar mı daha dindar! Etçiller mi daha dindar otçullar mı? Mesela daha dindar olmak için bir diyet var mı? Tabii, aşağıda göreceğiniz gibi, bu çalışmalarda “din” dedikleri sadece “İslam” değil. “Ahlak” da bildiğiniz “ahlak” değil aslında. Budizm de bir din, “ineğe” hatta “Şeytana tapma” da bir din!? “Kemalizm” de birileri için o kategoriye girebilir mesela. “Şamanizm” de. Bu durumda “ideolojik” kimselerle ilgili de genler, hormonlar olmalı. Bu hesaba göre burçların da bu işte etkisi olmalı. Bu anlayışın sonucuna göre, elbette gelenek, sosyo politik, sosyo ekonomik, sosyo psikolojik etkiler de olmalı. Hatta futbol takımı ya da siyasi parti tercihi de, gen ve hormonların yönlendirmesi ile şekillenmiş olabilir bu durumda.
“Bakalım bu seçimde, hangi genetik grub kazanacak” diye düşünmemiz gerekiyor şimdi, bilimsel olarak. Mediada birileri “Cern”deki deneyimi “Tanrı Parçacığı bulundu” diye vermişti. Şimdi birileri “Bilim adına” “Tanrı geni” diye tanımlıyor “Oksitosin”i.
“Yeryüzü tanrısı” olma iddiasındaki, bize ”İlahlık” taslayan birileri, endüstriyel “gıda normları”, daha doğrusu “Gıda Kodeksi”ni, su’yu yeniden tanımlayarak bizi dindar, seküler yapmak için, tarım-hayvancılık ve gıda sanayiini kullanarak sağlık üzerinden bizi “kendilerine kul yapma” gayretine girebilir. Zaten “Modern eğitim”, bu anlamda toplumlara Rablik dayatmasıdır. “Kültür” ve “spor” dedikleri şey de öyle. “Tarih algısı”, “gelecek tasavvuru”nu da değiştirince her şeyi yapabileceklerini sanıyorlar. Media, Müzik, Sinemadan öte siyaset ve STK da kontrollerinde. Tabii sermaye de. Dolayısı ile iş dünyası da kontrollerinde.
Almanya’da Federal Meclis’teki Birlik Partisi başkanı Ralph Brinkhaus, 6 Mart 2019’da “birkaç yıl içinde bir ‘İslam kültürü’ ile yetişmiş CDU Şansölyesi hayal edebiliriz” dedi.. Protestan Haber Ajansında fikrini anlattı. CDU Grup Başkanı 2030’da Müslüman Şansölye olabileceğini söylüyor. Euro İslam’ın “Hristiyan Kültürü”ne çok yabancı bir tarafı olmayacaktır. FETÖ zaten bu hayalin ürünü idi. “Kültür Mantarı” gibi bir “Kültür Müslümanı” burada sözkonusu olan. “Kültür mantarı” derken “istediğiniz boy, renk, lezzet, mineral ve vitamine sahip, geni ile oynanmış bir mantar yetiştiriciliği”nden söz ediyoruz. “Din kültürü” ya da “Kültür milliyetçiliği” dedikleri işte böyle bir şey. Onun için “Kültürel kimlik”in oluşmasında öncelik dil ve eğitime veriliyor. “Aydınlanma” adına da dünya algısı değiştiriliyor, “Yaratılış”ın yerini “türeyiş”, “varoluş” alıyor. “Spor”la fiziki yapınız formatlanıyor. Bizde okullarda okutulan dersin adı “Din Kültürü ve Ahlak”. “Din” onlar için bir “Kültür”. “Ahlak” ise dinden bağımsız, etik ve moral değerlerden oluşuyor.