1970’lerin başı idi. 12 Mart’tan sonra çıkan ilk İslami kimlikli dergi idi “Adım dergisi”. Sembolü bir ayak izi idi. Yürüyüşü ifade ediyordu. Doğru yönde ileri doğru, sıratı müstakim üzre.. Hemen yanından Erdem Beyazıt’ın şu dizeleri yer alıyordu:
“Dünyanın kalbini dinle geliyor adım
adım;
Dallar meyvaya dursun, toprak tohuma dursun,
İnsan barışa dursun, selama dursun zaman.
Sabır savaş zafer. Adım: Müslüman.”
Ad’ımız, “adım”larımızda gizli idi. Yüzümüzü döndüğümüz yöne doğru yürüyüşümüzde gizli idi. Ortak adımız “Müslüman”dı.
Dünden bugüne bu yürüyüşümüz devam ediyor. Kah sarp dağlara tırmanıyoruz, kah yokuş aşağı koşar gibi gidiyoruz. 4 mevsimi birden yaşıyoruz. Kimi yolunu şaşırıyor, kimi savruluyor, kimi yoruluyor ama bu yürüyüş sürüyor.
Ne günlerden geçtik. 12 Mart’ta mahkûm olmuştum. 12 Eylül’de Erbakan’ın danışmanıydım. 28 Şubat’ta Kudüs platformunun sözcüsü idim. 15 Temmuz’da Köyceğiz’de Marmaris’e ve Dalaman’a 20-25 km mesafede bir yerde “FETÖ ve Darbeler” konulu bir konferans veriyordum.
Dönüp bakıyorum da, nerdeyse yarım asır olmuş koşmaya başlayalı ve hâlâ koşuyorum, yaş 70’e yaklaştığı halde.