Rüşvet ve torpil “kul hakkı” olarak toplumun iki afetidir.. İster soruları çalın, ister adamını bulup hakkı olmayan birini layık olmadığı yere tayin edin, aynı şeydir..
Bir hırsız bir bağdan bir üzüm çalarmış, rüşvet alan biri, bir salkım üzüm karşılığında bir bağı satarmış! “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” diyenler “Domuzluk” yapıyorlar. Kendilerine yazık ediyorlar..
Rüşvet gibi torpil de bir hırsızlıktır. Sonuçta bir başkasının hakkını gasb ediyorsunuz.. O iş size hayır, mutluluk getirmez.. “Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” denmiştir.. “Zulm ile abad olunmaz. Zulm ile abad olanın ahiri berbad olur”. Bir hırsız bir bağdan bir bostan çalarmış, rüşvet alan biri ise bir bostan karşılığı bir bağı satarmış. Eğer bu konuda bir hassasiyet olmazsa gün gelir, “Selam verdim, rüşvet değildir deyu almadılar” noktasına gelir..
İşi ehline vereceğiz. Ehliyet ve liyakat imandan önce gelir..
Bugünlerde birçok görevden almalar oluyor, hemen birileri o makamları kapmak için fırsat kolluyor. Dikkat: gelen gideni aratabilir.. Bir beladan kurtulalım derken yakamızı bir başka belaya kaptırmamak için çok dikkatli olmamız gerek..
Önce liyakat’a değil, ehliyet’e bakacağız. Tamam, ehliyet sahibi ise, sonraliyakata bakacağız.. Dürüst mü bakacağız, değilse bilen adam daha tehlikeli olabilir..