Bizim görevimiz elbette en iyisini seçmektir. Bu bizim sorumluluğumuzdur.
“Bu gelirse böyle olur, şu gelirse şöyle olur” şeklinde akıl yürütme bizim inancımızda batıldır. Hele, şu geldi böyle oldu, falan gelseydi böyle olmazdı gibi bir akıl yürütme de aynı şekilde batıldır. Kaldı ki, insanlar dün farklı, bugün farklı olabilir.
Bİze hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir. Allah; bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Bakınız Hz. Yusuf’un dönemine, bakınız Hz. Eyyub dönemine. Hiçbir iktidar sürekli başarı ve kazancın garantisi değildir. Hatta uzun süren iktidar dönemleri ya da aşırı servet gazap ve helak sebebi de olabilir. Servet ve güç sahibi olmak her zaman rahmet anlamı taşımaz. Zengin ya da yoksul, güçlü ya da zayıf, muktedir ya da aciz olsun, eğer cahillerdense veya zulmeden, ya zalimlere karşı direnmeyen, daha da kötüsü zalimlere yardım eden biri ise, Allah (cc) onların işlerini sarp dağlara sardıracak, üstlerine pislik yağdıracaktır. Eğer inkarcıları seçersek, o bize vekâleten iş yaptığı için onların zulmüne biz de ortak olmuş oluruz. Eğer hayır yaptı ise biz de o hayra ortak olmuş oluruz.