“İman etmek” bir insanı “mü’min” yapar. Kime iman etti iseniz onun “mü’min”i olursunuz.
Arzularınız onda tatmine erer.
Peki siz neyi arzuluyorsunuz?
Kimin rızasıdır sizin arzunuz!
Güç mü, para mı, iktidar mı!
Din gününde “İlahınız ve Rabbiniz kim” sorusu sorulacak. Kur’an’da bu soru açıkça soruluyor. “Din büyüklerinizi ilah ve Rab edinmeyin” diye. Din büyüklerinizi edinmeyin de devlet büyüklerinizi ilah ve Rab edinin de denmiyor. Neyi onun ya da onların dediği gibi, dediği için, dediği şekilde, hiç düşünmeden yapıyor ve başkalarını da buna zorluyorsanız; bu sizin hem başkalarını İlah ve Rab edindiğiniz hem de başkalarını size ya da sizin taptıklarınızı, mabud edinip, kulluk ettiğiniz, kendilerine ibadet ettiğiniz anlamına gelir.
Her şey, onun için, onun adına, ona göre, ona inananlar tarafından yapılacaksa, o şey sizin İlah ve Rabbiniz olur.
Hani birileri bir şey söylediğinde, o şey üzerinde düşünmeden ve birilerinin dediği şeyi onun dediği gibi yapıyorsanız, o şey sizin İlahınız ve Rabbiniz olur. Ve o “İlah”ı reddetmeden de iman etmiş olamazsınız. “La İlahe” demeden Tevhide ulaşamazsınız ve sonra da “İllallah” diyeceksiniz. Evet Allah’tan başka İlah yoktur. Unutmayalım ki, “iman etmeden cennete giremeyiz ve birbirimizi sevmeden gerçekten iman etmiş sayılmayacağız!”
Geçen gün Ukrayna örneğinden yola çıkarak, Katolikleri, Protestanları, Ortodoksları, Evengelikleri, Angilikanları, Kalvinistleri, Lutheryenleri, Cizvitleri filan yazmıştım.
Onları yazarken kendi halimiz geldi aklıma, Kadirov’un askerlerinin Ukrayna’da, toplu namaz kılıp, Rus ordusunun yanında savaşa katıldığını görünce içim “cız” etti. Nereden nereye.