Başımıza gelen felaketler, ya kendi yanlışımızın bir sonucu, ya bir imtihan sonucu, ya da yine bu imtihanın bir parçası olarak, “içimizdeki beyinsizlerin işledikleri” yüzündedir. Önce kendimizi sorgulamamız gerek, bizim bir yanlışımız var mı diye. Biliyoruz, Allah, cahil, zalim, kafir ve fasıklara yardım etmez. Sadece mühlet verir..
Kendimizde bir eksiklik ya da yanlışlık varsa onu düzeltmemiz, tevbe etmemiz gerek. Yunus (as)’ın, kavmi ile ilgili olarak söylediği; “inni küntü minezzalimiyn / biz zalimlerden olduk” şeklindeki ikrarı unutmayalım. İnkar değil ikrar.. Yoksa kol kırılıp yen içinde kalınca olan oluyor..
Evet, batılın tasviri saf zihinleri idlal eder, bozar. Suçun aleniyeti, ahlaki zaaf içindeki zihinlerde yaygınlaştırıcı bir meşruiyet algısına sebeb olur. İstisnai durumlarda bu tür yanlışları konuşmamak gerek. Daha doğrusu daha dar çevrelerde konuşmak gerek. Ama bu hal yaygınlaşma istidadı gösteriyorsa alenen konuşulması gerekir. Allah kitabında, “içimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allahım” dememizi istiyor. İçimizdeki beyinsizlerin hallerinin ikaz konusu edilmesinden kimse rahatsız olmamalı.
Daha önce Erbakan hayatta iken mal ve miras meselesini, Erbakan sonrası ile ilgili bazı muhtemel sorunlara çözüm bulunmasını yazdım kıyamet koptu. Demediklerini bırakmadılar. Sonra ne oldu. Paralel yapı hakkında 1991’den itibaren defalarca yazdım, söyledim. Ne oldu? O gün de kızdılar, fitne çıkardığımı, komplo ürettiğimi söyleyenler de oldu.. 17 Aralık’tan 6 ay önce olacakları yazdım. Çoğu kimse inanmadı, inanmak istemedi.