Aslında, Zarrap, Zindaşti, Suudi Arabistan’dan ABD ve İsrail’le ilgili mesajlar, DEAŞ’ın devir teslimi, PYD’nin sözcüsünün ifadeleri, Lübnan’da yaşananları birlikte düşününce ilginç bir tablo çıkıyor.
Bizde “Su bulanmayınca durulmaz” diye bir deyim var. “İnceldiği yerden kopsun” der resti çekersiniz bir yerde.. Bulanık suda balık avlamak isteyenler, suyu bilerek bulandırırlar. Güç onların kontrolünde olunca, kriz çıkartırlar. Bunun adı “Kontrollü bunalım stratejisidir”. İnsanları canından bezdirirler ve sonunda iş “ne olacaksa olsun” noktasına gelir. Darbeci generaller de, darbe şartlarının olgunlaşması için aynı şekilde davranırlardı geçmişte.
Batı her zaman krizlerden nemalanmışlardır. Kriz çıkartmak, kontrol etmek için bir araçtır. Kriz cini, krizi yönetene hizmet eder. Tırnak içinde, adalet derdi olmayan bütün “büyük (!?) devletler” böyle hareket eder. Daha doğrusu bu emperyalizmin karakteridir. İşleri güçleri “Tavşana kaç, tazıya tut” demektir. Tavşan da, tazı da kendilerinindir aslında.
Savaran gladyatörler, efendilerine hizmet etmiyorlar mı idi. Soğuk savaş bunun üzerine kurgulanmadı mı?
Rus uzman İldus Yarulin, son Erdoğan-Putin görüşmesini yorumlarken Moskova ve Ankara arasındaki diyaloğun, Ortadoğu’nun sorunlarının çözülmesinde önemli rolü olabileceğini söylüyor.
Dünyada ve bölgede birçok alanda kartlar yeniden karılıyor. Güç dengeleri kökünden sarsıldı. Silahtaki kritik eşik aşıldı, güç dengesi “Dehşet Dengesi”ne dönüştü. Kimse kendi geleceğinden emin değil. Ekonomik dengeler de altüst. Önümüzdeki 10 yılda dünya dengesi radikal bir şekilde yer değiştirecek.