Ümmet-cemaat, tevhid deyip duruyoruz da halimiz ortada. Evet “Tefrika girmeden bir millete düşman giremez, toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.” Evet, “Fikri kavmiyyeti tel’in ediyor peygamber.” “Adı batsın onu İslâm’a sokan kaltabanın! / Ne Araplık, ne de Türklük kalacak, aç gözünü! / Dinle Peygamber-i Zîşân’ın İlâhî sözünü. Ne Hilâfet kalıyor ortada billâhi, ne din!” Akif devam eder gider, ama kim dinler!.
“Cem olmak”! Cami ya da cemevi dediğinizde “toplantı mekanı, cem olunan yer” demiş oluyorsunuz. Hane-i saatiniz de aslında ŞAHSİYET sahibi bir KİŞİ’nin, KİŞİLİĞİ’nin şekillendiği ve FERD’iyet kazandığı en küçük sosyolojik topluluk, AİLE’dir.
“İstanbul Sözleşmesi” ve “Lanzorette” ile FERD’iyet akıl, irade ve gelenek, din, ahlak gibi değerlerden soyutlanarak BİREY’in yüceltilmesi aslında Cemaat’e, cem olmaya, kadını erkeği, anne-baba, dede-nine, kardeş, hala-teyze, amca ve dayıya açılmış bir savaştır. Bugün yaşanan CEMAAT düşmanlığının arkasında aslında bu ŞEYTANİ AKIL(SIZLIK) var gibi!