Bugün bayramın son günü. Yine vahyin gölgesinde, Allah’ın bizden istediği tebliğ görevini hem kendi nefsime, aile ve akrabalarıma, dostlarıma, hem din kardeşlerime ve hem de tüm akıl sahiplerine bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bunlar genellikle okuyup durduğumuz, ama anlamadığımız ve yerine getirmediğimiz şeyler. Aslolan okumak, anlamak ve gereğini yapmaktır.
Bıkmadan, usanmadan, kınayanların kınamalarına aldırmadan bu görevimizi yapmamız gerek. Kırıcı olmadan, güzel söz ve hikmetle.
Burada dikkat etmemiz gereken asıl nokta şu: Güzel sözle hakkı tebliğ etmek. Mahkûm etmek, hakaret etmek, tehdit etmek değil, kazanmaya yönelik bir dil kullanmak. Bu noktada ölçü şu: Taife giden Peygamber gibi olmak. “Bizi öldürmeye gelenler bizde dirilsinler” diyebilmek! Asıl büyük “kazanç” bu!
Aslında bunların çoğu bildiğimiz şeyler. Mesela Fatiha’yı günde 40 defa okuyoruz da, sonuç!
Birileri yapıp ettiklerinde, heva ve hevesleri konusunda hem muhayyer olmak istiyor, hem de tevbe etmeden ve hiçbir bedel ödemeden affedilmek ve cennete girmek istiyor.
Zaten bu dünyada da öyle işitiyorlar ve işlerini öyle götürmeye çalışıyorlar. Allah da onlara mühlet veriyor ve “sevgili Şeytanlarının” yalanlarına inanıp nefislerinin gösterdiği yönde yürümeye devam ediyorlar.