Peter Scholl-Latour haklı çıktı. 1990’ların başında tanışmıştım onunda. İslam üzerinde çalışmaları ile de tanınan bir Alman düşünür. ABD Huntington, Fukuyama, Brezinsky ve Fuller’i öne çıkardı. Herkes “Yeşil tehlike”den, “Yeşil komünistler”den söz ederken, o yükselen İslam ve İslam’ın mesajını ve Müslüman toplulukların taleplerinden söz etti.
Mesela Peter Scholl-Latour, “Allahs Schatten über Atatürk” diye bir kitap yazdı. Zaten o vesile ile tanışmıştık. İstanbul’a geldi, uzun uzun konuştuk. Türkiye’de geçmişte ve o gün yaşananları anlamaya çalışıyordu. “İslam’ın üzerinde Atatürk’ün gölgesi”nden değil, “Atatürk’ün üzerinde İslam’ın gölgesi”nden söz ediyordu. “Tarihin sonu” ve “Medeniyetler arası çatışma”dan değil, bir “empati toplumu”ndan söz ediyordu konuştuğumuzda.
O günlerde hemen hemen her hafta bir yabancı heyetle görüşüyordum. Düşünüyorum da, bizi anlamaya çalışan, ön yargısı olmayan tek “yabancı” o oldu.
Almanya’ya döndükten sonra, ZDF’de yaptığı bir program için konuk olarak katılıp katılamayacağımı sordu. Konu “İslam, doğu ve batı”nın geleceğin dünyası için ne vaad ettiği ile ilgili olacaktı. “Tamam” dedim. Konu “Droht ein Kampf der Kulturen?: Koran, Konfuzius & Coca Cola” şeklinde anons edilmişti ve canlı yayın yapılacaktı. Ben İslam kimliğimle katılıyordum programa.. Bir Konfiçyüsist vardı, bir de Peter Scholl-Latour. O batıyı temsil ediyordu, ama bugünkü batı kültürünü, inanç dünyasını Popcorn / Patlamış Mısır ve Coca Cola ile açıklıyordu.
Bir gün önceden buluşup uzun uzun konuştuk. O batının geleceğinden umutsuzdu. Düşünüyorum da, İslam dünyasının geleceği ve batının geleceği hakkında doğruya en yakın öngörülerde bulunan bir entelektüeldi o. Son derece ilginç bir hayatı var.