Eskiden Mason deyince Tapınakçılar akla gelirdi. Ne oldu ise Vestefelya’dan sonra oldu. Ulus devletler, sanayi devrimi, Fransız devrimi derken Laikliğin kabul edilmesi ile Masonluk da Vatikan’ın elinden kaydı gitti. Fransız locası, İngiliz Locası, özel localar, alt-üst örgütlenmeler derken, her şey altüst oldu. Bugün bir sürü bağımsız loca var.
Bir de derin devletler ortaya çıkınca bunların locaları oluştu. Bunlar ordu ve istihbarat örgütlerine sızdılar, dünyanın farklı bölgelerinde kendilerine bağlı özel birlikler kurdular. Terör örgütleri ve mafya bu şekilde yeniden farklı bir şekilde örgütlendi.
Darbe süreçlerinde her şey içinden çıkılmaz bir hal aldı, para, kadın, güç pentagramında ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel kara delikler oluşturuldu. Sermaye, siyaset ve bürokrasi arasındaki derin ve karanlık ilişkiye zaman içinde, medya, mafya, STK’lar da katıldı. Böylece dini yapılar da sisteme entegre olmaya başladı.
Licio Gelli’nin P2 locası buna tipik bir örnek. Siyaset, mafya, sermaye, Vatikan, istihbarat örgütleri hepsi bu kirli oyunun içinde. İlgilendikleri her alanda, iki kutup oluşturuyorlar, sonra ikisini de birbirine karşı kışkırtarak ikisini de kontrol ediyorlar. Soğuk Savaşta uygulanan metot da bu idi. Arabalı vapur gibi, her iki taraftaki motoru da çalıştırırsanız, hangisinde gaza basarsanız vapur aksi yönde kontrollü şekilde hareket edecektir.
Osmanlı Masonluğu da özel bir Masonluktu. İttihat Terakki bu anlamda Masonik bir örgüttür. İstanbul, Kahire ve Selanik’teki Masonik yapı klasik masonluğa benzemez.