Reina saldırısında yara almadan kurtulan bir hanım öyle diyordu. “Yapacak hiç bir şey yoktu. Muhammed’in Allah’ına sığındım”. Bu ifade, dindar çevrelerin alışık olduğu bir ifade şekli değil, ancak, bana göre, yine de çok önemli..
15 Temmuz gecesi, elinde Türk bayrağı ile tekbir getirerek yürüyenler arasında Sosyalist bir akademisyen de vardı. Aynı akademisyen daha bir hafta önce, “Müslümanların servet ve iktidarla tanışınca devrimci ruhlarını kaybetmeye başladıklarını, CHP’nin, BÇG’nin başaramadıkları sekülerleşmeyi servet ve iktidarın dönüştürücü gücünün başardığını” söylüyordu..
O gün elinde bayrak, dilinde tekbirle yürüyen bu kişi, aslında bu toplumun derununda gizli o “devrimci ruh”un açık bir ispatıdır.. O iman bu toplumun derununda küllenmiş bir kor gibi duruyor..
Marksist ya da Reina’da eğlenen çağdaş bayan farketmiyor.. Külü üfleyince altındaki kor bütün parlaklığı ile kendini gösteriyor. O birilerinin “irtica” dediği şey yeni bir anlam kazanıyor. İnsanların şuuraltı canlanıyor ve Hz. “Muhammed’in Allah’ına sığınıyor”lar. Birileri bu “derin gerçek”in farkında değil. Bunu hesap edemediler, anlayamadılar, onun için de 15 Temmuz’da bir direniş beklemiyorlardı.