Barzani göz göre göre intihar etti. Kendine uzatılan eli ısırdı, sofraya tükürdü. Gitti sonunda İsrail’le kol kola girdi, PKK ile el ele tutuştu. Ve kendi sonunu hazırladı.
Referanduma son anda Talabani’nin aşireti destek vermişti, ama bugün Talabani aşireti Barzani’yi petrol hırsızı olmakla suçluyor.
Kerkük konusu Barzani’nin boğazına tıkandı. Barzani Kerkük’ü PKK’ya veriyordu aklınca. Ama evdeki hesaplar çarşıya uymadı.
Sen kimlik kaydı bile olmayan insanları seçmen ilan eder, istediğin yere sandık kurar ve mükerrer oylarla referandum yapar, açık oy gizli sayım yaparsan ve hiçbir itirazı değerlendirmeden sonuçları ilan edersen olacağı buydu.
Barzani kendini tek parti Türkiye’sinde zannetti herhalde. Kendini Esed ya da Hüsnü Mübarek zannetti ihtimal. İşçi sınıfına değil de, bir aşirete dayalı, Sovyetik bir demokratik diktatörlük kuracaktı ama olmadı işte. Demokratik Kürdistan dedikleri, “Muz Cumhuriyeti” gibi petrol emirliği. PKK ideolojik bir maske takıyor, Barzani doğrudan aşiret. İşin aslı Musul petrollerini kimin ele geçireceği ile ilgili. Musul Petrolleri Şiilerin mi, olacak Sünni Arapların mı, Kürtlerin mi? Aslında Kürtlerin de Türkmenlerin de Şii’si de var Sünni’si de, hepsinin dindarı da var, liberali de, laiki de, Amerikancısı da var solcusu da. Zaten bir üst akıl, önce bunların hepsini birbirine karşı kışkırtıyor. Ölen ölecek, sonunda kalan sağlardan en güçlü ve kendine en yakını hangisi ise ABD, İsrail, İngiltere ona destek verecek. Onu iktidar yapacaklar. Ötekilerden ayakta kalanlardan kendilerine hizmet edenleri de barıştıracaklar. Sonuçta ne mi olacak? Ne olacağı belli, onların hesabına göre Musul petrollerini işletmek üzere, KÜRAMCO, ARAMCO gibi bir Kürt, Arap, Türkmen ortaklığında belki de ama işin başında ABD’nin, İsrail ve İngiltere’nin olacağı bir şirket..
Bir diğer dertleri de Arap yarımadası ile Türkiye arasında bir Kürt koridoru açmak. Şiilerin de böyle bir koridor hayali vardı.