Sadece “evet” mührünü nereye basacağınızda değil sorun; neye ve kime “evet” diyorsunuz, neye ve kime “hayır” diyorsunuz?
Asıl soru, asıl sorun bu!
Biz dine girerken, “hayır” diye başladık söze:
“La ilahe…” dedik ve “Allah’tan başka bütün İlahları reddettik. İşte bütün mesele bu! “Din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinmeyeceksiniz” diyorum da, insanlık olarak halimiz yaman.
Bugün kullandığımız miladi ayların yarısı pagan tanrılarına adanmış. Hristiyanların büyük bir bölümü Hz. İsa’yı Rab edinmedi mi! Genelde bakınca “Allah’ın emrine uymazsanız haram, Peygamberin sünnetine uymazsanız mekruh, birinin sözünü dinlemezseniz, dinden çıkarsınız”.. Peki böyle diyenler kim oluyor? Adamlar “Kendine din ara” diyorlar. Önlerinde “musalla taşındaki meyyit” gibi olmamızı istiyorlar. Oysa kitap, “bilmediğiniz şeyin peşine düşmeyin” diyor. Ayet “din büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin diyor”.
Hani “onlar size bir şey söylerdi de, siz o şey üzerinde düşünmeden, onlar diyor diye, o şeyi kabul ve red etmez misiniz, işte bu onları İlah ve Rab edinmek demektir”. Hani aklımızı kiraya vermeyecektik! Biz, bize “Ben sizin Rabbiniz miyim” diye soran Allah’ımıza “Bela: Evet” dedik, o “elestü bezmi”nde, “galu bela” zamanında.