Cenevre başlamadan bitti gibi.. Türkiye’ye rağmen, Türkiye’nin desteklemediği bir çözüm önerisinin hiçbir şansı yok. Bunu görmek gerek.
Cenevre’de Türkiye’ye rağmen PYD’nin kendi başına katıldığı bir buluşma, dostlar alışverişte görsün kabilinden, yetersiz, tutarsız, anlamsız bir buluşma olacaktı, toplantı olsaydı. Beyefendiler toplanmışlar, yüzbinlerce sivilin ölümünden sorumlu olan bir rejimi değil de, bir başka terör örgütünü yanına alarak bir başka terör örgütü ile nasıl başedeceklerini konuşmaya çalışıyorlar. Esed gitsin, meşru bir hükümet kurulsun, Suriye zaten kendi iç meselesini çözer. Batılılar önce hasta edip, sonra ilaç satmaya çalışıyor sanki.
Batılıların asıl derdi, Esed’den önce, kendi örgütledikleri DAEŞ’den nasıl kurtulacaklarını, bu bahane ile PYD’ye nasıl destek vereceklerini konuşuyorlar.. Tamam, buyurun her şeyi konuşalım. DAEŞ’i de konuşalım. Hatta bu DAEŞ’i kim nasıl örgütledi, bu bela başımıza nasıl ve kim tarafından, niçin sarıldı onu da konuşalım.
Cenevre’de ortaya çıkan bir gerçek var aslında. Bu sonuç birçok açıdan önemli.. Mesela BM’nin geldiği nokta açısından son derece önemli bir durum bu.. Erdoğan’ın “dünya beş’ten büyüktür” derken aslında anlatmaya çalıştığı buydu. Dikkat ederseniz Rusya batı ile inatlaşınca, koskoca örgüt işlevsiz kaldı. Ne barışı koruyabiliyor, ne tecavüzü def edebiliyor.. 5 ülke BM ile ancak üzerinde ittifak ettikleri kendi çıkarlarını koruyabiliyor..
Bu arada İran batı ile yakınlaşırken Rusya ile arasına mesafe koymak durumunda. İran petrolünün piyasaya arzı Rusya’nın canını sıkacaktır. Öte yandan NATO, AB ve AGİT açısından da durum pek iç açıcı değil. Türkiye’ye yönelik bir terör tehdidi var, ittifak üyelerinden bazıları, o terör örgütüne silah, muhimmat, para desteği sağlıyor. Dahası Cenevre’ye o terör örgütünün uzantısı olan bir örgütü davet etmeye kalkıyor. Cenevre konferansının başarısızlığının asıl sebebi bu. Türkiye de bu durumda dünyada kendini anlatacağı, kendini anlıyan yeni müttefikler arıyor ve buluyor..