Suudi Arabistan’daki Suriye zirvesinde, “İslam Ülkeleri Teröre Karşı Askeri İşbirliği Yüksek İstişare Konseyi” kuruldu.
Her Müslümanın gönlünde önce Hillafetin, daha doğrusu ümmetin birliğini temsil eden bir yapının hayali vardır. Müslümanların vahdet üzre olmaları gerekir. Bu da siyaset üstü bir anlayıştır. Dünyanın neresinde olursa olsun, hangi ırktan ya da cinsiyetten olursa olsun biz kardeşiz. Aynı Allah’a, Resul’e ve kitaba iman edenler tek bir millet, tek bir ümmet ve tek bir cemaattir. Kim 2. bir cemaatten söz ediyorsa, o zaman ya o din büyüklerini İlah ve Rab edinmiş, kendine ya yeni bir ilah, ya yeni bir resul ya da yeni bir kitab edinmiştir.
İslam Birleşmiş Milletleri gibi kavramlar erken dönem hayallerini süslerdi. Zaten biz tek bir milletiz.. Belki bunun yerine “İslam Ülkeleri İşbirliği Konferansı” denebilir ama, bazı ülkelerin yöneticilerinin gözünde İslam irtica, Müslüman mürtecidir.. Buyurun Suriye, al sana Bangladeş ya da Sisi yönetimindeki Mısır. Kadirov yönetimindeki Çeçenistan. Ya da kimi Türk yönetimleri..
Her şeye rağmen elbette İslam ülkeleri arasında da bizim ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel anlamda işbirliğine ihtiyacımız var. IBF gibi, IDSB gibi İslam ülkeleri ya da tüm dünyadaki Müslüman girişimciler arasında uluslararası iş forumları, sivil toplum forumlarının sayısını artırmamız gerek. Bilim alanında olsun, sanat alanında olsun ve tabii ki savunma alanında olsun ciddi oluşumlara ihtiyacımız var.
Hem zaten Müslümanların mutlak anlamda kendilerini ötekilerden ayırmaması gerek. Her insan potansiyel bir Müslümandır, çocuklar bizim tabii müttefiklerimizdir. Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamberin ümmetiyiz. Müslümanlarla ittihat, erdemli insanlar ve mazlumlarla müttefik, değer üreten herkesle, nimet ve külfet dengesine dayalı bir şekilde itilaf üzre olmalıyız. Bu aynı zamanda bir hılful fudul ve müellefetül gulub hareketidir.