Neyse, kendilerine yeni bir avuntu buldular. Yeni yıl, onlar için felaket haberleri ile gelecek..
Oysa onlar, “Tarihin sonu”nu getirecek bir “Medeniyetler arası savaşı” bitirmek için tek ve son çare olacaktı. Öyle inanıyorlardı. Ya “Tarihin sonu” demokrasi ile sonuçlanacaktı ya da demokrasi değilse geriye tek alternatif kalıyordu. O da kıyamet savaşı.
Demokrasinin bedeli, İsrail’i “otorite” kabul etmekti. Vatikan’la vahdet, ABD ile, İngizlerle, Amerikalılarla kardeş olmaktı. Bu bölgede ABD ve NATO ile askeri ve stratejik işbirliği, dahası hayallerini bile batı kavram ve kurumları ile ifade etme bağlılığı. Arzı ihlas edecekleri dergâh, Atlantik ötesini işaret ediyordu..
Madem artık, kendilerine Atlantik ötesinde de rahat yok, o zaman bundan sonrası kıyamet olacaktır. Ve ilk dehşet, 2016 başında yakıcı bir ateş şeklinde kendini gösterecektir.
Kıyamet, Mehdiyet, Mesihiyet, Deccaliyet cemaatin yeni ve öncelikli gündemi.
Ruslar İstanbul’u vursalar, NATO İskenderun’a asker çıkartsa, kara bayraklılar Şam Halep üzerinden Gâvur Gölü’nü geçip, Gâvur Dağı’na dayansalar. Amik Ovası kanla bataklığa dönüşse birileri bundan mutluluk duyacak herhalde.
İyi, görelim. Din kisvesi altında kâhinler geleceğin tarihini yazmaya çalışıyorlar. Tanrıyı kıyamete zorlamaya çalışanlar, Mehdi ve Mesih beklentisi içinde olanlar kendilerine bir yol tutmuş gidiyorlar.. Kim bilir belki de Amerikano Mehdi görev için bölgeye gelmeden önce son hazırlıklarını yapıyordur. Sahi gelecek mehdi, Şii mi olacak, Sünni mi, Selefiler ne der bu işe. Şii’ler Sünni bir Mehdi’nin peşine takılır mı ya da Sünniler, Şii’lerin bekledikleri Mehdi’nin peşine takılırlar mı?