Allah, doğanı öldürür. Ölenler dirilecektir. Her gecenin bir sabahı olduğu gibi, her gündüzün bir gecesi vardır. Dağların çıkışı olduğu gibi inişi de vardır. Mevsimler birbirini kovalar. Ve Allah dünyayı bu minval üzere evirir, çevirir. Servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında döndürür durur.
Bunun istisnası yok. O, bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Hz. Yusuf ya da Hz. Eyyüb örneğinde olduğu gibi.
Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır murat etmiş olabilir de Allah. Bize düşen ise, her halukârda sabreden, şükreden ve direnen bir kul olmaktır. Hak merkezli düşünmektir. Allah’ın rızasının tecelli ettiği yönde, korkmadan ve iki günü birbirine eş olmayacak şekilde ilerlemektir.
Aşağıda anlatacağım şeyler, takım tutan taraftarlar, işadamları, politikacılar, bürokratlar için ders alsın.
Bunlar okuyup durduğumuz, sonra da “amenna ve saddakna” dediğimiz, galu beladaki misakta kabul ettiğimiz, o kitaptan alınan hükümlerdir. Ve unutmayalım ki, Allah cahil, zalim ve fasıklara yardım etmeyecektir. Biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmedikçe O bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir. Biz O’nun ipini bırakırsak, O da bizim ipimizi bırakacaktır.