Biliyor musunuz, Cumhuriyetin ilk yıllarında “Yunan Medeniyet Tarihi” okutuluyordu. Osmanlı’ya ise küfrediliyordu. MEB Yunan klasiklerini tercüme ettirip yayınlatıyordu.
Sahi “Yunan” diye bir dil, ırk, medeniyet var mı? Yok!
-Peki şu Yunan mitolojisi ne oluyor diyeceksiniz?
Onlar Babil ve Kafkas yani Kafdağı hikâyeleri.
-Peki Yunan nereden çıktı?
Yunan diye bir halk, millet yok. Onlar “İon halkları, İyonyalılar. “İyınyalılar” kim derseniz, “orası neresi” derseniz. Girit’le Moro’dan ibaret dar bir coğrafyada yaşayan Romalılar, Kartacalılar, Mısırlılar, Mezopotamyalılar, oradan İran ve Hind-i Çin’e uzanan coğrafyadan gelenler, Balkanlar, Kafkaslar ve Kuzey halklarının, Karadeniz ve Akdeniz havzasındaki halkların Girit’te oluşturdukları bir aktarma istasyonundaki ilk “of shore” topluluklarına verilen bir ad bu. Greklerse azınlıklar içindeki göreceli çoğunluğa sahip Likyalı denizcilere ve verilen sıfattır. “Grekçe” diye de bir dil yok, Likça’nın avamicesidir.
Yunan tarihi tam bir mitolojidir ve bu batılılar tarafından uydurulmuştur. Yani Akdeniz-Karadeniz havzası halklarının kültür mirası Yunan diye bir halkın üzerine tescil edilmiştir.. Yoksa Eflatun Çanakkalelidir ve “Devlet” kitabı Urfa Harran’daki Tıp ve Astronomi mektebinin kütüphanesine “1” numara ile kayıtlı idi ve Yunanca denilen dile Arapça’dan tercüme edildi. Olimpiyatlar Atina’da değil Hatay’da yapıldı.