Ey insanlar, Allah’tan korkun, yetimin hakkına el uzatanlardan olmayın. Harama el uzatmayın, zinaya yaklaşmayın. Her şeyi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var. Unutmayın yetimin hakkını alacak ve haksızlık yapanlardan yaptıkları haksızlığın hesabını soracak bir Allah var. O gün Allah’ın gazabından korkun.
Haksız mal irtikab etmek için rüşvet alıp verenler, Allah’ın adını kullanarak kamu malını zimmetine geçirenler, işi ehline vermek yerine torpil yapanlar yok mu! Cehennemin dibine kadar yolunuz var. Ateşiniz bol olsun. Allah işlerinizi sarp dağlara sardırsın ve sizi iki cihanda rezil ve rüsvay eylesin. O zalimlere bilerek ve isteyerek yardım edenler yok mu? Onlar da yakın bir azabı beklesinler! Onlar, kendi sırtlarında kendi cehennemlerine odun taşıyanlardır.
“Tâlût”, “İbraniler ona Şaul der” veya “Saul Ben Kiş”, MÖ 1047 ile MÖ 1007 yılları arasında “Gibeah” merkezli “Hakim Samuel” tarafından krallığa seçilen İsrail Krallığı›nın ilk kralıydı. Tâlût zamanında başkent Gibeah’tı. Tanah’taki kitaplardan olan “Samuel kitabı” ve 1 Tarihler ve Kur’an’da adı geçen biri idi. Câlût ise Musa şeriatına tabi olan Tâlût’un savaştığı komutanın adı idi. Allah (c.c) Câlût’u İsrâîloğulları’nın başına musallat etti. Câlût, yoldan çıkan İsrâîloğulları’nı mağlûb ederek onların çocuklarını ve kadınlarını esir aldı. Câlût Hz. Musa’dan beri korunan, Mabed’in içinde minberdeki en üst kesimde korunan, Akasya ağacından yapılmış 4 kulp ve 6 taşıma halkası bulunan ve içindeki Kalem suresinde sözü edilen vahiy talepleri yanında Hz. Musa’nın asası, Hz. Davud’un Kılıcı, Hz. Süleyman’ın asası, bir kısım mukaddes emânetlerin bulunduğu bir emanet sandığı vardı. Sandığı ele geçiren Câlût, hakaret olsun diye onu yerde sürükledi ve çamura attı. Yahudiler Gazab korkusu ile paniğe kapıldılar. İşmoil/İsmail aleyhisselamdan yardım istediler. “Dua et de, Allah bize bir komutan tayin etsin, Câllût’a karşı savaşalım”.
Ev, mal, mülk ve yurtlarından ayrı düşen İsrâîloğulları çok huzursuz oldular. Tâbût’un, ellerinden çıkmasına çok üzüldüler. Artık bütün emel ve gâyeleri Tâbût’u tekrar ellerine geçirmek olmuştu.
O dönemde İsrailoğulları’na gönderilmiş İşmoil/İsmail isminde bir peygamber vardı. Yahûdîler, ondan kendilerine yol gösterecek bir komutan istediler. Allah (cc) “Tâlût” isminde bir kimsenin komutan olarak tâyin edilmesini vahyetti. Fakat bazı Yahûdîler, “Tâlût, Peygamber soyundan da değil, hükümdar soyundan değil!” diye kabul etmek istemediler. O zamana kadar İsrâîloğulları’na gelen peygamberler, Levî bin Ya’kûb’un; hükümdarlar ise, Yahûda bin Ya’kûb’un soyundan gelmekteydi. Tâlût bu iki soydan da değildi. Allah “soy-sop”a itibar etmememiz gerektiğini gösteriyordu bu iradesi ile.