Hac ve Kurban’ı geride bıraktık. Ve Muharrem ayındayız. Ama o iklimin bizi bırakmaması için aklımızda tutmamız gereken şeyler var. Bu konuları, gündelik hayattan örnekler vererek açıklamaya çalışacağım. Ekonomi, politika, her şey bu örneklerle ilgili olabilir.. “İman ettim” diyen herkesi ilgilendiren konular bunlar. Bunlardan sıkılanlara gelince, onlar kendilerine baksınlar. Vahiy ve sünnete dayalı hatırlatmalarda içleri sıkılanların içlerinde bir hastalık vardır.
Ayet şöyle der: “Kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını artırmıştır. Yalan söylemelerine karşılık onlara elem verici bir azab vardır.” (Bakara, 2/10)
Fussilet 26 da Kur’an ayetleri okunurken onun sesini bastırmak için gürültü çıkaranlardan söz eder.
Enfal 2’de buyurulur ki, “Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah’ın âyetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.” Yüzlerini buruşturup rahatsızlık duyanlara gelince onlar kaybedenlerdir.
Şeytan bize hep yaptıklarımızı hoş gösterir. Geçmişle övünmemizi öğütler, gelecek için ham hayallerle bizi oyalar. Oysa göklerin hazinesinin anahtarı kimsenin elinde değildir. Ve Allah bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Kader, rızık ve ecel Allah’ın iradesi içindedir ve O’nun hükmünün ortağı da yoktur.