Gelecek geçmişten çok farklı olacak. Tarihin en önemli kırılma noktalarından birindeyiz.
Aslında bugünkü “ulus” tanımı çelişkili. “Vatan” tanımı da… “İktidar” tanımı da… Bugüne kadar bir uzlaşı zemini bulunamadı. Tabii din konusunda da dinler kendi içinde mezhep sorununu da çözemediler. Daha da saflaşalım dediler; tarikatlar bile uzlaşamadı... Yasama, yürütme, yargı uzlaşamadı... İdeolojiler, bilim uzlaşamadı... Uzlaşamamalarını kabul edelim, birbirlerine karşı tahammülleri yoktu, sabredemediler. Dünya “kan gölü”ne döndü. Kızılderililerin, kara derililerin, sarı ırkın başına gelenleri biliyorsunuz. Beyaz ırktan olan batılılar, bu sömürü mirasını paylaşamadıkları için kendi aralarında 100 yıl savaştılar. Bu kanlı para kimseye saadet vermedi aslında, savaşlar, darbeler, terör, ayaklanmalar hiç bitmedi, beyaz adamın Amerika kıtasına gittiği günden beri…
Aslında biz, muhteris, kan dökücü, “ekmeli mahlukat”, “eşrefi mahlukat” olarak yaratılan ancak “belhum adal”a dönüşen “insan”ı çözemedik. Batı “birey”den söz ediyordu. “Humanist” bile insanı tanımlamaktan acizdi. Bizim geleneğimizde insan “7 kişilik”tir. 7 kişiliğin 4’ü asli, 3’ü arızi. 4 asli unsur: Ruh, can, nefs, akıl. Bunlardan sadece ruh tek karakter gösterir. Bunlardan sadece aklı biz yönetiriz. Akıl diğer üçünden hangisine dokunursa onu örter ya da aktif hale getirir. Ötekiler kendi içinde çoğuldur. 3 arızi unsur: Melek, Cin ve Şeytan. Melek ruhun dostudur. Şeytan Nefsin. Cin iyi ya da kötü etkide bulunabilir. İnsan Şeytanlaşabilir ya da Melekleşebilir. Aslında insan aklı, bedeni bir savaş meydanıdır.
İnsan, dini, etnik, ideolojik, politik, biyolojik felsefi, vijdani kanaat farklılıklarına sahiptir.