Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir süre önce gündeme taşıdığı bir konu var: Şiilik ya da Sünnilik din mi, mezhebi bir tercih mi?
Konu dönüp dolaşıp “Fırka-i Naciye”, “hak mezhep”, “İmamet” ve “Hilafet” meselesine gelip dayanır..” İslam eşittir” diye bir mezhep, ideoloji, siyaset olabilir mi? Kim ki dine bir şey ekler ya da ondan bir şey çıkarırsa kişi eklediği ve çıkardığı ile baş başa kalır.” Kitap “din büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin” der. Hristiyanlar Hz. İsa’ya, Yahudiler Üzeyir aleyhisselama uluhiyet isnat ettikleri için yoldan çıktılar..
“Fırka-i Naciye hangi mezhep” diye bir soru sorulmaz, hangi mezhepten olursa olsun, namaz kılan, oruç tutan, hacca giden, zekat veren, Allah’a ve ahiret gününe iman eden, Allah’a, resulüne kitabına iman edenlerden kimlerse, tevhid yolunda, ihlasla rızai ilahi yolunda ilerliyor ise onlar kurtuluşa erenlerden olacaktır.. “Onlar hangi mezhepten” diye bir şey yok. “Hak Mezhep” diye bir kategori yok. Allah, resul ve kitab çizgisi içindeki her mezhep makbuldür. Mezhep muhkem nas ile sabit bir konuda içtihad olmaz. İçtihad olmayan bir konuda ise mezhep olmaz. Mezhep ihtilaflı konularda olacağı için şu haktır-şu batıl denmez. İhtilaflı olan hiçbir şey Hak kategorisinde değerlendirilmez. Batıl olabilir çünki verilen hüküm “usul”e ya da “nas”sa mugayir olabilir.. “Nas”sa mugayir olmayan birden fazla görüş olabilir. Özellikle de müteşabih ayetler zaten zaman, mekan ve olay, kişi bağlamında kendi içinde farklılık gösterebilir. Burada önemli olan usul ve Kur’an-ı Kerim’in külli kuralları ve Sahih olan Nebevi sünnete aykırı olmamasıdır..