Hadi sor, sor!
Elma attım denize, Geliyor yüze yüze..
Elmayı Ukrayna’dan attım. Yoo, elma olmasın, ondan başka anlamlar çıkarırlar. Hele ayva hiç olmaz. Ben bir su şişesine bir barış mesajı bırakayım, şişenin ağızını iyice kapatayım ve denize bırakayım. Gidip İstanbul boğazında bekleyeyim.
İstanbul boğazına geleceğini nereden mi biliyorum. Biliyorum işte. Tamam Sakarya, Meriç, Tuna Karadeniz’e dökülür ama, Karadeniz’in her tarafından İstanbul boğazına doğru bir akıntı var.
Odesa’dan İstanbul’a vapurla yolculuk 14 sa. 56 dk. sürüyor. Toplam 868,4 km’lik bir yol.
Boğazda akıntı yer yer 0.65 metre saniyede. Samsun açıklarında Karadeniz’de ‘rip akıntısı’ tehlikesi hızı saatte 70 km’ye ulaşıyor. Akıntının rotası, hızı ayrı bir konu. Yüzen kütlenin su altı ve su üstü hacmi, rüzgar, tuzluluk ve sıcaklığa dayalı, ya da ırmaklardan gelen akıntılar, yerden kaynayan sular bu akıntılarda etkili oluyor. Tabii gemilerin hareketi de. Boğaz akıntıları, dalga akıntıları, kozmik etkilerle ortaya çıkan gel-git akıntıları bu konuda hep önemlidir.
Batı Karadeniz’de akıntı hızı günde 7-10 km’ye ulaşmaktadır.
Peki, günde 10 km desek, 868 km’lik bir mesafe kaç günde kat edilir! 10 günde 100 km deseniz, 86 günde bu mayınların İstanbul boğazına ulaşması gerekir.
Serseri mayınlar, belli bir rota takip etmeyecektir. Peki nasıl oluyor da, bu mayınlar bu kadar kısa sürede boğaza indi? Bu sorunun bir cevabı olmalı. Yoksa, işin içinde bizim bilmediğimiz başka bir iş mi var. Biz Ruslarla Ukraynalıları barıştıralım derken, bize yönelik örtülü bir saldırı mı var “dost ve müttefik” bildiklerimizden!?