Cenevre’de uzlaşı sağlanamadı, Haleb düştü, onbinler Türkiye’ye doğru yola çıktı.
Ne zaman ABD ile Rusya görüşse, anlaşmazlık daha da derinleşiyor, Rusya’nın saldırganlığı artıyor.
Oyuna bakar mısınız, ABD, DAEŞ’e karşı PYD’yi destekliyor. PYD Esed’i destekliyor. Güya koalisyon bölgede barış ve güvenlik için bulunuyor. Dünyanın en güçlü ülkeleri dün ortaya çıkan bir örgütle başedemiyor.
NATO, mato, faso fiso.. Rusya ile güneyde de komşu olduk. Birileri tavşana kaç, tazıya tut diyor. Tam da kontrollü bunalım stratejisi dedikleri işte böyle bir şey.. Buradan şu çıkarımı yapabiliriz. Bölgede DAEŞ niçin varsa, ABD, Rusya ve İran da onun için var.. Bu işin uzamasının sebebi kendi aralarında Suriye’yi paylaşamadıkları için. Bu arada; Türkiye’yi kendi sorunları ile uğraştırarak sürecin dışında tutmaya çalışıyorlar.. Onun için PKK ve Paralel yapıyı devreye sokuyorlar..
ABD ve AB bir yandan petrol piyasasında savaşırken, Suriye konusunda paslaşıyorlar.. Birbirlerinin varlıklarını bölgede kendi varlıklarının bahanesi olarak kullanıyorlar. Ben ve amca oğlum savaştayız, ben ve amca oğlum düşmanla savaştayız. Bu hesap, tam da o hesap..
Bölgede kirli bir oyun oynanıyor. Koyun can derdinde, kasap et derdinde. Suriye halkının trajedisi uluslararası arenada bir çok kimseyi çok fazla ilgilendirmiyor.. İslam Konferansı, Arap Birliği de sessiz. BM, AB kör, sağır ve dilsiz. Batı bir kez daha suçüstü oldu. Dünyaya öğütleyip durduğu insan haklarından eser yok.
Türkiye, Suudi Arabistan’la birlikte İslam Konferansı ve Arap Birliği’ni, her iki örgüt üzerinden Afrika Birliği’ni, bu üç örgüt üzerinden 3. dünya ülkelerini harekete geçirerek BM’yi zorlamaya çalışıyor.
Suriye’de gelinen nokta Türkiye’nin kırmızı çizgilerini zorluyor. Asıl mesele DAEŞ ise, Türkiye ve Suudi Arabistan bir kara operasyonu ile bu işi bitirebilir. Ama asıl mesele sanki başka gibi.
Hiç bir şey göründüğü gibi değil. Sur’da yaralılar arasında yabancı istihbarat örgütlerine bağlı kişilerin olduğu için yaralıların teslim edilmediği söyleniyor. Sabancı suikastında, Dink cinayetinde, Yazıcıoğlu olayında Paralel yapının parmağı olduğu söyleniyor. Bu alemde kimin eli kimin cebinde belli değil. Aslında bu iddialar sürpriz değil. Ama bu işi PKK ve Paralel yapıya yıkmak da bana kalırsa kolaycı bir yaklaşım. Bir adım ötesine geçtiğimizde PKK ve Paralel yapı ya da DAEŞ gibi vitrinin önünde birbiri ile savaşır gibi görünen örgütlerin arkasındaki sponsorlar aslında bildik çevreler ve yüzler değil mi.. Niye gerçek aktörden değil de figüranlardan, vitrinde bize gösterilen oyunculardan söz ediyoruz. Kibridi gözümüze çok yaklaştırırsak, arkasında kocaman bir ormanı kaybederiz. Tetiği kimin çekeceğine karar veren kim ona bakalım, tetiği çeken bunlardan herhangi biri ya da bir başkası olabilir. Ya da daha başka biri yapıp bunlardan birinin kimlik kartını bırakabilir..