Kulağa hoş gelen kimi çözümler, uygulamada beklenin tam aksi sonuçlar verebilir. Bu, bir şeyi “efradına cami, ağyarına mani” olarak ele almadığımız içindir.
CEDAW, İstanbul Sözleşmesi, Lanzarote, hayvan hakları yasası hep böyle oldu. Hatta daha birçok yasa, yönetmelik bu anlamda beklenenin aksine sonuç verdi.
Meşhur fıkradır, “bırak dağınık kalsın” diye. Bari “gölge etmeyin”. Çünkü birileri hep kaş yapayım derken göz çıkarıyor.
Çok sık söylüyorum bugünlerde: Kaçtığınızı sandığınız şeye doğru koşuyorsunuz.
Önce şu her şeyi yasa ve yönetmeliklerle, ihale ederek çözemeyeceğinizi bilmeniz gerekmez mi? Bir ülkede ne kadar çok yasa ve yönetmelik varsa, o ülkede özgürlükler o kadar azdır. Bu tür çabaların ardından mahkemeler dolar, herkes birbiri ile mahkemelik olur. Rüşvet artar, yakınmalar artar. Aile mahkemelerinin durumu buna en güzel örnek.
Bizim geleneğimizde, doğru değil, yanlış tanımlanır.
Yasaklanan yanlıştır ve yanlışa giden yollar konusunda toplumda oto kontrol ve ahlaki bir direnç kazandırılır. Buna “Mübahat sistemi” diyoruz.
Şimdi kadına şiddet konusunda yeni bir yasa çıkaracaksınız.
Bu yasanın mantığı farklı. Erkek bu mantıkla “olağan suçlu, “potansiyel suçlu”. Bu algı yanlış.
Madem yasa çıkarınca bu sorun çözülecek, “Gelin-kaynana” yasası da çıkarın, elti-görümce-baldız” yasası da. Eşitlik olsun, damat-kayınpeder, ya da enişte-bacanak yasası da çıkaralım.