Hayır hayır, “şöyle olursa böyle olur” ya da “şöyle olmasaydı, böyle olmazdı” demeyeceğim.
Ben bilirim ki, “Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır etmiş olabilir. Biz bilmeyiz Allah bilir.
Geçmişe dönük böyle bir akıl yürütme olamaz. O Allah’ın takdiri konusunda “ihtimal” hesabı yapmak anlamına gelir ki, bu “kadir-i mutlak” inancına aykırıdır. Allah “Mutlak iktidar” sahibidir. “La Yüs’el”dir. Münezzehtir. Hayır ve şer O’nun iradesi içindedir. Biz ise onun “irade”si içinde “rıza”sına talibiz. Sonuç nasıl tecelli ederse etsin, o sonuç sadece bizim imtihanımızın şeklini belirleyecektir. O her hâlükârda, bizi sabreden, şükreden ve direnenlerden bulacaktır.
Yazının başlığı bizim için şu açıdan önemli. Varsayalım böyle bir durum gerçekleşti, her ihtimale karşı bizim bir yol haritamız olmalı.
Biz bu ittifaka niye karşıyız? Bunun geçmişe ilişkin bir yanı olduğu gibi, geçmişini tanıdığımız bu çevrelerin geleceğe ilişkin oluşturdukları muhtemel tehditler konusunda dikkatli ve tedbirlik olmamız gerekir. Bu ittifak için SP, bana kalırsa göz göre göre intihar etti. “Milli Görüş” çevresinden çok kişi, SP’yi AK Parti ile ittifak içinde görmek istiyordu. Ama Temel Karamollaoğlu “davul sizin sırtınızda olsun, iktidar tokmağını bize verin” gibi bir taleple geldi. BBP ile ittifak kuruldu ama SP ile kurulamadı. AK Partililer de “aldığınız oy belli” dediler. Ama Temel Karamollaoğlu, CHP ile işi geçen seçimden pişirmişti. Son anda olmadı. Buzdolabına kaldırmışlardı. Isıtıp yeniden servis ettiler.