Meclis sürekli yasa yapıyor ve her yeni yasa, varolan sorunları çözmek yerine, yeni sorunlar üretiyor.
Yasaların da ruhu vardır ve yasaların; toplumun inanç, tarih ve geleneklerinden, onları o yapan, onların alameti farikaları olan şeylerden destek alması gerekir. Eğer böyle olmazsa, o toplumun fertlerinin kafaları ve gönülleri, akılları ve kalpleri savaş meydanına döner.
Yasaların “efradına cami, ağyarına mani”, aynı zamanda “kökü mazide olan ati” anlayışı ile hazırlanması, def-i mazarratın celb-i menafiden önce ele alınması gerekir. Kısa, öz, anlaşılır olması şarttır.
Yoksa çözüm yerine sorun üretir. Halkın dilinde anlam kazanan kelimeleri, kavramları ve kurumları hesaba katmadan, hatta bu değerlere, inancına aykırı yasalara hiçbir toplum gönülden katılarak uymaz, gönül rızası ile o yasalara evet demez.
Milletin vekillerinin yüzlerini sadece parti ve genel başkanlarına değil, onların işaret, yönlendirme ve dudaklarından çıkacak iki kelimeyle...