Yusuf sonunda kardeşlerine kavuştu. Kendini kuyuya atan kardeşlerini de affetti.. Peygambetimiz, Mekke’nin fethinden hemen sonra Kâbe’nin duvarından tutunarak o ilk hutbesini okurken şöyle diyordu: Kardeşim Yusuf’un kardeşlerine söylediği gibi söylüyorum, affettim..
Affedenler affedilecekler..
Hazreti Hamza’yı katleden, kalbini çıkartıp dişi ile ısıran, kulağını ve burnunu kesip boynuna kolye gibi takıp danseden de affedildi..
Yoksa sizin asla affedemeyeceğiniz biri var mı ve onlar, bu olanlardan daha kötü bir şey mi yaptılar. Peygamberimiz Taif’de ayağına taş atıp, yoluna diken dökenleri de affetmişti.
Şeytan Hz. İbrahim’den, Haacer annemizden, Hz. İsmail’den, senden, benden, yani bizlerden vazgeçmiyor. Sahi biz birbirimizden ne kadar çabuk vazgeçiyoruz..
Bana kalırsa bizim boşa geçirecek bir saniye zamanımız, boşa harcayacak bir kuruş paramız ve gözden çıkartacağımız tek bir arkadaşımız olmamalı.
Yapılan yanlışları hoşgörmekten söz etmiyorum. Eleştirirken bile geri kazanma umudumuzu korumaktan buna yönelik bir uslub oluşturmaktan söz ediyorum..