Yer yüzünde hiçbir millete düşmanlığımız yoktur, onlar hakkında ön yargı taşımıyoruz ve hiçbirinin kötülüğünü istemiyoruz.
Hiçbir millet farklı inanç, kültür ve etnik kökeninden dolayı düşman görülemez, görülmemelidir. Aslında milletlerin kendi tercihlerine bırakılırsa belki bugün dünya ölçeğinde yaşanan savaşların büyük bir kısmına gerek duyulmayacaktı. Milletleri düşmanlaştıran devletlerin nahak iddia, talep ve çıkarlarıdır.
Ortadoğu halkları Amerika’dan nefret ediyor. Ülkelerinde despot ve diktatör krallıkları kolladığı için, özgürlük mücadelelerine karşı durduğu için, zenginlik kaynaklarını talan ettiği için Amerika’yı sevmiyorlar.
Amerika Birleşik Devletleri 1914 sonrasından günümüze kadar dünya hükümranlığı için her melanete başvurdu, vurmaya devam ediyor. Kardeş halkları, milletleri birbirine kırdırtıyor. Bunu söylerken hemen birileri çıkıp, “Kardeşim milletler, halklar da akıllı olsunlar, ABD’nin oyununa gelmesinler” diyebilirler. Elbette ki oyuna gelmemelidirler, iyi de oyuna gelmeme imkân ve inisiyatifleri var mıdır? Çünkü işin bir de “güç” boyutu var ki bunu göz ardı eden milletler ağır bedellere maruz kalmışlardır.
Bu Amerika 1919 Haziran’ından bugüne kadar en kritik durumlarda Türkiye aleyhtarı bir noktada durmuştur. Petrol bölgelerini Ermenilere verip bu topraklarda Bağımsız Ermenistan kurma projesini ilk ortaya atan ABD’dir. Başkan Wilson’un kongreden aldığı destekle Anadolu, Mezopotamya topraklarının en verimli olan, petrolü, denizi bulunan bölgeleri Ermenilere vermek istemişti. Bu toprakların Osmanlı’ya ait olduğunu söylemem gerek var mı?
Sonra Sovyet tehdidi Türkiye’nin NATO’ya girmesi ile ABD’nin bölge karakolu olmasını beraberinde getirdi. ABD hiçbir zaman Türkiye refah ülkesi olsun istemedi. IMF’ye borçlu hale getiren, Dünya Bankası’na mahkûm eden bu ABD idi. TSK içindeki “NATO askerleri” ile Türkiye’yi zap-u rapt altına alan, istediğini eksiksiz olarak alamayınca askere darbe yaptıran dost! ve müttefiki! ABD olmuştu.