Heyecanlıydık. Bazıları gibi kurulacak parti ne kadar yaşayacak? AYM bunu da kapatacak mı? Endişelerine zamanımız yoktu. Çünkü onlar kapatmaktan bıkmayıncaya kadar siyasi mücadelemize devam edecektik. Bu davada yılgınlık yoktu, bu dava haktı.
Tek sıkıntımız Erbakan Hocamızdan ayrılıp ona rakip olacaktık, onun yasaklı olması bize teselli için yeterli değildi. Onu bırakmak en zor ve tek sorunumuzdu. Doğrusunu isterseniz, AK Parti'nin kuruluşu ve sonrasında hiçbir zaman rahmetli Necmettin Erbakan Hoca'yı “bırakmak” gibi bir amaç ve gayreti olmadı, tam tersine onun istek ve idealini gerçekleştirmek için gerekli olan ruhu sağlamaktı çabamız.
Neydi ideali?
Adil ve hakkaniyete uygun bir ülke, bir bölge, bir dünya…
Onu yasakladılar, siyaset yapmasına izin vermediler, lakin onun yetiştirdiği dava arkadaşlarının siyaseti bırakıp gitmeye niyetleri yoktu.
Gerçi Recep Tayyip Erdoğan'a da yasak koydular. Hatırlarsınız; “Artık muhtar bile olamaz.” manşetlerini. Cezaevine koymuşlardı ya, yerleşik düzenin mafyası/medyası bayram yapıyordu.