Vaktinde âbid mi âbid, salih mi salih bir kulun yaşadığı memlekete şiddetli rüzgâr ve fırtına ile birlikte o güne kadar görülmemiş bir yağmur yağmaya başlar. Yağmur öyle şiddetliymiş ki kısa süre içinde seller akmış.
Yağmur bardaktan boşalırcasına yağarken o mıntıkada bulunan köylüler abidin yanına varıp,"efendim yağmur suları köyün alçak kısımlarını basmış, gittikçe yükseliyor, millet dama çıkmış siz de çıkınız" demişler.
Âbid telâşsız, "Rabbimize bağlıyız, bizi O kurtarır" demiş.
Bir süre sonra yağmur evlerin çatısına doğru yükselince köylüler kayıklarla abide gidip "efendim durum gittikçe kötüleşiyor, bu belde tamamen sular altında kalacak ve dolayısıyla köye yakın olan yüksek dağa sığınmamız gerek, siz de kayığa binin" demişler. Âbid ise aldırmadan "Rabbim yardımını gönderip beni kurtarır” demiş.
Derken yağmur suları çatıları aşacak seviyeye varmış. Helikopter gelir, gırtlağına kadar sular içindeki abide merdiven uzatıp"sular dağlara doğru yükseldi, helikoptere binmezseniz sular altında kalacaksınız" diyerek helikoptere binmesi için yalvarmışlar.
Âbid Nuh da demiyor Peygamber de. Tabi, helikoptere binmeyen abid kul suda boğulmuş.