Aslında Osmanlı, daha 1. Dünya Savaşı başlarında Ermenilerin Ruslara destek vereceklerini bildiği için Doğu Bölgesi’nde yaşayan Ermenilerin büyük bir kısmını tedbir amacıyla Suriye’ye nakletmeye başlamıştı. Bu süreçte mevsim koşullarının elverişsizliği dolayısıyla nakledilen Ermenilerin bir kısmı yolculuk esnasında geçirdikleri hastalıktan dolayı hayatını kaybediyor.
Bölgede kalan Ermeniler bir yandan Rus ve diğer İtilaf Devletleri lehine casusluk faaliyetleri yürütürken, öbür yandan da komitacılarla beraber çalışarak Rusların kendilerine sunduğu territoric avantajı Bağımsız Ermenistan’a dönüştürmeye çalıştılar. Bunun üzerine İstanbul hükümeti duruma müdahalede geciktiğini görüp Doğu’ya asker sevk ederek Ermenileri durdurmayı kararlaştırdı. Lakin o sürede bölge halkı kendini savunmaktan mahrum olduğu için Ermenilerin pervasızlığı gittikçe artıyordu, canını kurtarabilen Müslüman halk diğer illere sığınıyordu. Sadece 1916 yılı başlarında Diyarbakır’a sığınan Müslüman muhacir sayısı 84 bini bulmuştu. Osmanlı bu süreçte silahlı kuvvetleri ile bölgede olaylara müdahale ederek Ermenilerin katliamlarına karşı koydu.
Bu süre içinde yaşanan karşılıklı öldürmelere/mukatele Ermenilerin “jenosit/soykırım” demelerinin haklı bir yönü bulunmamakta, iddiaların gerçek dışı bilgi ve belgelere dayandığı aşikârdır. Bu konuda referans kabul edilen Fransız yazar Kirkor (Grigor) Zohrad’ın İstanbullu bir Ermeni olduğunu ve vesikalarının güvenli olmadığını Arnold Toynbee ortaya çıkarmıştı.
Bir kere Ermenilere uygulandığı iddia edilen soykırımın nüfus/sayı konusunda ciddi çelişkiler barındırıyor. Bu yüzden olsa gerek, Türkiye’nin bütün çağrılarına rağmen Ermenistan, Rusya, İngiltere, Fransa, Amerika ellerinde bulunan o döneme ait arşivlerini açmıyor. Zira hakikat ortaya çıkınca, bir asırdır Demokles’in Kılıcı misali Türkiye’nin kafasında tuttukları “Ermeni Soykırımı” tezi, şantajı ve tehdidinin temelsiz olduğu görülecektir.
Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan Ermenilerin nüfusu doğru tespit edilirse öldürülen Ermeni sayısı ile ilgili tartışmaların daha sağlıklı bir zeminde ele alınması mümkün olacaktır. Bu konuda hem Osmanlı hükümeti hem İngiliz hem de Rusların yapmış oldukları nüfus sayımı esas alınmalıdır.
Bakınız,