1950’lerden sonra ABD-Türkiye arasındaki kurulan ilişki dünyada hiçbir devletin başka bir devletle kurduğu ilişkiye benzemiyordu. NATO üyeliği dolayısıyla iki ülke ilişkileri için “kalıcı dostluk ve sağlam müttefiklik” denilmişti. Ama bütün kriz dönemlerinde Türkiye’yi zor durumda bırakan Amerika ile ilişkilerimiz için, “ayı ile yatağa girme” diyenler hep haklı çıkıyordu.
İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan çift kutuplu dünyada Türkiye ile Amerika, SSCB ve komünizm tehdidi dolayısıyla birbirine muhtaç hale geldiler. Türkiye’nin SSCB tarafından işgal edilebileceği ya da Sovyetler’in komünizmi ithal ederek Türkiye’yi kendi periferisine almak suretiyle Amerika’yı Akdeniz’den uzak tutacağı endişesi her iki ülkenin yöneticileri için kabusa dönmüştü. ABD ile Türkiye arasında 1950’den itibaren başlayan bu dostluk! ve ittifak tek taraflı olarak ABD tarafından defalarca kundaklandı.
Bir örnek:
1958’de Kıbrıs Rumlarının kurdukları EOKA adlı tedhiş örgütünün Kıbrıs Türklerine yönelik katliama varan saldırıları sonrası ABD’nin Lefkoşa Konsolosu bir rapor hazırlayarak Kıbrıs Türklerini ve Ankara’yı suçlu ilan etmişti. Bu raporda EOKA’dan bir tek kelime ile de olsa söz edilmemişti. Kıbrıs Barış Harekatı sürecindeki silah ambargosu, haşhaş sorunundaki dostluk ve müttefikliğe sığmayan ambargoları ABD’nin Türkiye’ye yönelik meşhur ve meş’um yaptırımlarıdır.
10 Ağustos 2018 gece yarısı, bankalar kapalı iken hatta İngiltere’de de bankaların açık olmadığı saatlerde dolar üzerinden Türkiye ekonomisine saldırı düzenlendi. 4.60 olan dolar bir anda 7 dolara kadar çıktı. Dolara hiçbir talebin olmadığı ve Türkiye’de tek bir doların alınıp satılmadığı saatlerde meydana gelen kur artışı ülkemize yönelik bir ekonomik savaş olarak değerlendirildi.
Bir ülkede dövizin değerinin yani kurun belirlenmesinin ana etkeni “iki ülke arasındaki enflasyon farkı” olduğunu uzmanlar dile getiriyor.