Savaşsız bir dünyanın mümkün olmadığına inanmak acı olduğu gibi çok da zordur. Ancak kabul etmeliyiz ki tarih kayıtlarının tutulmaya başlandığı günden bugüne kadar geçen 3500 yıllık sürede sadece 25 (yirmi beş) yıl dünyada savaş ve çatışma yaşanmamıştır.
Dünya insanoğluna mekân olduktan sonra iyiye, güzele, hayra hizmet edenleri tanıdığı gibi kötüye, şerre hizmet edenleri de tanıdı.
Tarih kayıtları göstermiştir ki son 1500 yılda dünyada 14.000 (ondört bin) savaş yaşanmış ve bu savaşlarda 3 milyarı aşkın insan hayatını kaybetmiştir.
Savaşların en önemli sebebi dönemin güçlü devletlerin daha güçlü, daha uzun sürecek hakimiyet kurma isteğidir. Bugün de aynı durumla karşı karşıyayız.
Size enteresan gelmese de dünya ölçeğinde “yüksek devlet stratejisinde” barışa yer vermeyen sadece iki devlet var; ABD ve İsrail.
Ünlü askeri strateji uzmanı Clausewitz, “Savaş, uygulanmakta olan politikanın bir başka yöntemle devam ettirilmesidir.” derken, ünlü düşünür Frederick de “Devletlerin kaderini savaşlar belirler.” diyerek savaşın amacını ve kaçınılmazlığını vurguluyorlar. Bundan, dünyanın güçlü devletlerinin savaşsız bir yerküre tasavvur etmediklerini rahatlıkla çıkarabiliriz. Bu sebepten olsa gerek, bugüne kadar güçlü bir devletin “barış stratejisi” diye bir öneri getirdiğini duymadık, duymayacağız da. Kaldı ki “barış” söylemini bireylerin, örgütlerin dile getirmesi normal karşılanıyorken, devletlerin savaş istememeleri yani “barış” talepleri o devletin acziyeti olarak telakki ediliyor.