Yaşımız müsait, 78 kuşağıyız ve yakın geçmişi iyi hatırlıyoruz.
Yani Fetullah Gülen’i de Recep Tayyip Erdoğan’ı da çok eskiden beri iyi tanıyoruz.
Kim ne yapmış, nerede kalmış, nasıl kalkmış oturmuş…
Gençlik yıllarımız İslamcılığın 3. Kuşağı yani ülkede İslamcılığın yeşerdiği dönemdi. İran devrimi, 12 Eylül faşist darbesi, Afganistan cihadı, Enver Sedat’ın öldürülmesi, Lübnan baskınları bizim İslami okumalarımızın en revaçta olduğu dönemlerde gerçekleşti.
Tabi,
Bu yıllarda Nur/culuk Hareketi de farklı gruplarla ateizme karşı en sağlam duruşunu sergiliyordu. Bizler bir yandan üstadın Risalelerini dinler, öbür yandan da Rahmetli Erbakan Hocamızı takip ederken M. Akif, Necip Fazıl, Yahya Kemal, M. İkbal, Seyyid Kutb, Mevdudi, M. Bakır EsSadr, Said Havva, Ali Şeriati'yi okurduk.
Hiç unutmuyorum,
30 Mayıs 1980’de (ya da 31 Mayıs) MSP’nin düzenlediği Sivas Mitingi için Bingöl’den 2 otobüsle yola çıkmıştık. Aramızda Risaleleri çok iyi okuyanlar da vardı. Fetullah Gülen’in ise MSP ve miting için kötü konuştuğunu duymuştuk. Muhteşem bir miting gerçekleştirmiştik. İlk kez bu kadar insanı bir arada gördüğümde bütün Müslümanların burada olduğunu düşünmüştüm.
Sivas mitinginden 3 ay sonra mağduru olduğum 12 Eylül darbesi ülkenin hafızasını sıfırlamak, insanların değer kodlarını ters yüz etmek için yapıldı. Fetullah Gülen bu süreçte faşist Evren ve darbesine destek yazıları yazdı. Anlayacağınız, bu darbe öncesi ve sonrasını çok iyi biliyoruz. Sonra 1983 seçimleri ANAP’lı yıllar.