Bugün hepimizin içtenlikle amin diyeceğimiz Mehmet Barlas ağabeyin temennisi ile başlayalım: “Ortadoğu'yu bir kaos bölgesi yapmayı ve insanları perişan edip ellerinden petrolü almayı amaçlayan senaryoyu kimler yazmışsa, dilerim cehennem azabını yaşarken görürler.” (Milyon kere âmin…)
IKYB referandumu sonrası gelişmeler bölgede karılan kartların sahiplerini netleştiriyor gibi. Yine de İran ve tabi ki Irak hangi tarafta? Türkiye nerede duruyor? sorularının cevapları merak konusu.
Aslında Talabani’nin cenazesine katılan Irak ve İran ilk mesajı vermişti:
Biz ipleri koparmadık, Türkiye kopardı. Bu mesaj sonrası için yeterince açıklayıcıydı. Açıklayıcı olmasına açıklayıcıydı, lakin Türkiye bu mesaj öncesi ve sonrası IKYB ile ilişkilerinde ne gibi değişikliğe gideceğini hesaplamış mıydı bilmiyoruz. Ancak gelişmelere baktığımızda Türkiye’nin İran ve Irak’tan farklı düşündüğünü görmek zor olmasa gerek.
Pazartesi günü Irak merkezi hükûmeti Kerkük’e girip kontrolü sağladığını açıkladı. Alınan haberlere göre peşmergelerin mukavemet göstermediği şehrin el değiştirmesi farklı yorumlara sebebiyet verecek niteliktedir.
Bundan iki gün öncesine kadar Barzani ve yönetimi, “Kerkük IKYB kontrolündedir, Irak kuvvetlerinin şehre girmeye çalışması kabul edilemez.” diyordu. Hatta daha sert açıklamalarda, “Kerkük’ü savunmak için onbinlerce peşmerge savaşmaya hazır. Kerkük’te durum ağır. Bizim için Kerkük, Kürdistan’ın bir parçası. Bu yüzden ondan kimse vazgeçemez.” deniyordu.