“Biz onları din adamlarıyla birlikte kılıçtan geçirmedikçe,
hepsini öldürmedikçe kazanmayız.” (Martin Luther)
Osmanlı’nın son 50 yılına, ama özellikle Sultan Abdulhamit Han
dönemi ve sonrasına baktığımızda içerde ve dışarıda yönetime karşı
eş zamanlı yürüyen kirli kampanya ve yıkıcı etkilerini rahatlıkla
görebiliriz.
Sultan Abdulhamit Han döneminde Batı tarafından yürütülen bu sinsi kampanyalar netice verdi ve sonunda Batı’nın istediği gibi hasta, bağımlı, fakir, belini doğrultamayan bir devlet olduk.
Yazının girişinde Martin Luther’in biz Müslümanlar için, ama özelde Osmanlı için beslediği duygularını alıntılamıştım. Bunu bir tek Luther mi istiyor söylüyordu? Hayır, Luther Batı insanının biz Müslümanlara olan kin ve nefretini dile getiriyordu.
Bugün de durum aynı. Ülkemiz özelinde anlatırsak, Batı için bölge karakolu olmayı red eden Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan liderliğindeki bir Türkiye yok olmayı hak etmiştir. Bu yok edilişi, Batı, Sultan Abdulhamit Han için uyguladığı hain, sinsi plan ve projesini yeniden yürürlüğe koyarak gerçekleştirmek istiyor.
Menderes ve Özal dönemi hariç Türkiye yerli insanlar tarafından yönetilmedi. Keza (Demirel ve dönemini yerli saymadığımız için geçiyorum) koalisyon dönemleri de yine rahmetli Özal ve Menderes iktidarları dışında ülkenin yakasını bırakmadı. Hem yerli hem de tek başına iktidar olup ülkeyi şaha kaldırmak sadece bu iki lidere nasip olmuştu