Osmanlı'nın son dönemlerinde ve 1923 sonrasında en çok konuşulan konu Kürtler ve bölünme oldu. Bölünme, ayaklanma, isyan, hareket, terör ile birlikte anılır olunca Kürtler genel itibariyle alındılar.
Cumhuriyetle birlikte daha belirgin şekilde baş gösteren etnik sorunlar bölge ülkelerini bütünüyle dengesizleştirdi. 1916 Sykes-Picot anlaşması ile beş ülkede yaşayan Kürtler İngilizlerle Fransızlar eliyle beş ayrı devlete pay edildi. İşin daha garibi Kürtlerin pay edildiği bu beş ülkenin sınırlarını da Sykes-Picot ile belirleyenler yine İngilizlerle Fransızlar oldu. Her ne kadar bu ülkelerin sınırları daha sonraki antlaşmalarla resmiyet kazanmış olsa da asıl bölüşme ve belirleme söz konusu devletler ve anlaşmayla olmuştur.
Batılıların, erken dönemlerde “millet olmuş”, devlet geleneği binlerce yılı bulan ve son devletleri Türkiye olan Türkleri rahat bırakacakları düşünülemez. Bunun için devletlerin bitmek bilmez oyunları en çok bu bölgede ve Türkiye üzerine kuruludur. Meşhur Sykes-Picot anlaşması, Mondros, Sevr, Mudanya, Lozan gibi antlaşmaların merkezinde Türklerin bulunduğu izahtan varestedir. Bu merkezinde olma Türklerin selameti için değil, tam aksine hiçbir dönem rahat yüzü görmemeleri içindir.
Türkiye'nin Lozan ile kaybettiği topraklar bugün bölgesel sorun haline gelmiş bulunuyor. Irak Kürdistan Federe Yönetimi 25 Eylül 2017'de referanduma giderek bağımsızlık için ilk adımı atacak. Bu referandumun neticesinde evet çıkar ise, 1946 yılında Kürtlerin (İran sınırları içinde birkaç ay süren Mahabad Kürt Cumhuriyeti dışında) kayıtlardaki ilk “Kürt Devleti” olarak kurulabilir.
“Kurulabilir” deyişim teorik olarak mümkün olduğu anlamındadır. Yoksa konjonktür dikkate alındığında bugün ve yakın gelecekte Kürtler için bağımsız bir devlet imkânı görünmemektedir.
Aslında Mesut Barzani de bunun mümkün olmayacağını biliyor. Bilmesine rağmen bağımsızlık referandumunu üzerindeki baskılarla açıklamak mümkündür. Hem Federe yönetimin paydaşlarının (Talabani cephesi olan IKYB) bölünmesi, hem Bağdat hükûmetinin Erbil'e haksızlıkları, hem PKK ve diğer Kürt örgütlerinin Barzani'yi istemeyişi Sayın Mesut Barzani'yi bu adımı atmaya zorlamıştır.