Dün gece için söylenecek temelde iki şey var. İlki şu: Bir takımın üç oyuncusu nasıl oluyor da ilk 45 dakika art arda sakatlanıp çıkıyor? Kırk yıldır bu işin içindeyim, böyle şey görmedim. Bunun tek mantıklı açıklaması var: Ya bu oyuncular kötü yaşıyorlar ya da kötü antrenman yaptırılıyorlar. Bu kabul edilebilecek bir durum değil. Diğeri ise şu: Son 15 dakikaya kadar sahada Galatasaray'ın U-21 takımı olsa daha iyi oynarlar, daha iyi mücadele ederler ve en azından da birkaç pozisyon üretebilirlerdi ama ilk 75 dakikaya bakıyoruz, sahada Galatasaray diye bir takım yok. Herkes sapır sapır dökülüyor. Genç Ozan diyoruz, belki de sahanın en kötüsü. Son haftalarda çıkış yapan Ömer diyoruz, dün geceki görüntüsü üçüncü lig seviyesinde. Belhanda yok. Sinan yok. Rodrigues zaten birkaç haftadır eski Rodrigues değil. İşte Galatasaray'ın kötü oynadığı bu dönemde Bursaspor golü de buluyor ve sonrasında aslında 2'yi bulabilecek pozisyonu da yakalıyor. Bursa 1 puan aldı ama özellikle top yapamayan, ileride de top tutamayan bir takım görüntüsünde. Bursa 2'yi bulsa maçı kopartacak. İşte bu dakikalarda sahanın en kötülerinden birisi olan Belhanda sağdan çok iyi girip, Eren'in de doğru koşu yaptığını görüp ona golü attırıyor. Son 15 dakika sahaya müthiş istekli, pozisyon bulamasa da rakibi sahasına hapseden bir Galatasaray çıkıyor ama tabii ki vakit yetmiyor. Tabii ki son 15 dakika Galatasaray'ın bu şahlanışının sorumlusu Bursaspor'un kendisi. Maç boyu Bursa bir şeyi çok iyi yaptı, ileride bastılar. Galatasaray'a oynama imkanı vermediler ama beraberlik golünü yiyince de panik yapıp, geriye yaslandılar. Sonuçta kötü oynayan bu sakatlar ordusunu, Çarşamba gecesi Schalke bekliyor. Şunu hiç kimse unutmasın: Schalke asla bir Bursaspor değil. Ali Palabıyık iyiydi, sakindi. Penaltı kararında da haklıydı.