Fenerbahçe kazandı ama her tarafıyla tel tel döküldü. Maalesef
kazandığı bir maçtan sonra hiçbir oyuncusu, hiçbir şeyi, taktiği,
oyun anlayışı hakkında olumlu bir şey söyleyemiyoruz. Sadece
kazandılar ve milli ara öncesi kâğıt üzerinde 3 puanı aldılar.
Önce şunu söyleyelim, Neustadter ve Skrtel yan yana oynayamazlar.
İçeridedışarıda oynadıkları her maçta rakip gol ve goller
bulabilir. Orta saha üretmiyor, ileriyi desteklemiyor. Sadece
Valbuena çabalıyor, o da kopuk kopuk oynuyor. Yaptığı umumiyetle
soldan alıp çizgiden içeriye girip orta atmak. Eğer dün
Gençlerbirliği'nin oyuncusu Halil İbrahim kendi kalesine kafayla
golü atmasa Fenerbahçe'nin gol falan atacağı da yoktu. İki gol
bulan Fenerbahçe'nin maç boyunca yakaladığı pozisyon sayısı 2,
bilemediniz 3... Üstelik rakip bir devre 10 kişi, son 5-10 dakikada
ise 9 kişi kaldı.
Skrtel, nasıl Liverpool'da oynadı, inanılır gibi değil. Şu anda en
formsuz defans oyuncularından biri. Soldado belki iyi oyuncu ama
fizik olarak çok eksik, bitik ve asla ne istediği topları
alabiliyor ne de diğer arkadaşları ona yardımda bulunabiliyor.
'Giuliano yeni Alex olur mu?' dediler...
Belki çok erken ama onda da fazla bir şey göremedim.
Devre hakemin uydurma penaltısıyla berabere bitti, hemen ardından
da Rantie oyundan atıldı.
Rantie'ye verilen kırmızı doğru.
Yerdeyken Hasan Ali'ye tokat attı.
İkinci yarı acı ve garip olan şey şu; Fenerbahçe gibi bir takım, 10
kişi oynayan Gençlerbirliği'ne asla hakimiyet kuramadı. Gol de bir
anlık defans hatası.
Sağdan orta yapıldı, top kaleciyi ve herkesi geçti, Ozan da boş
kaleye golü yaptı. İşte 90 dakikanın maalesef özeti bu.
Gelelim hakeme... Verdiği penaltı asla penaltı değil. Topa Ahmet
İlhan vuruyor, daha sonra da Skrtel ile Ahmet İlhan kafa kafaya
çarpışıyorlar. Böyle bir penaltı olmaz. Süper Lig'de böyle
penaltılar çalan hakem de hakem olamaz. Ama gerek Rantie'ye gerekse
Murat Duruer'e ikinci sarı karttan verdiği kırmızı kartlar doğru
karar.