Kısa bir süre önce papalık makamına seçilen
Arjantin kökenli Francis, böylece Hıristiyanlık
dünyasının en büyük cemaatinin de başına geçmiş oldu.
Kimi makamlar vardır, etkinlik alanları
yalnızca resmi adları ile sınırlı değildir. Dahası, oraya seçilmiş
olanların kişisel nitelikleri ve yetenekleri sözü edilen etkinlik
alanını resmi adları ile belirlenmiş olanın çok daha ötesine taşır.
Böyle bir durumda karşımıza çıkan, yeni bir görev
tanımıdır.
Francis ya da papalığın yeni
tanımı…
Papa Francis, neredeyse seçildiğinin ertesi
gününden itibaren söylemlerinin ataklığı ile dikkati çekmeye
başlamıştı. İş bu makamdaki birinin söylemlerinin çözümlenmesine
geldiğinde, gösterilmesi gereken özen de normalin epey ötesinde bir
önem kazanır.
Papa Francis olayında karşılaştığımız,
karşılaşmakla da kalmayıp hesaplaşmak yükümlülüğünü
hissettiğimiz, tam da böyle bir durumdur.
Papa Francis, tutum ve söylemlerinin farklılığı
ile, ılımlı bir tempo ile de olsa, artık yalnızca en kalabalık
Hıristiyan tarikatının sözcüsü olma konumunun ve kimliğinin dışına
kaymış, giderek artan ölçüde insanlar, özellikle de inananlar
arasında her türlü ayrımı daha baştan geri çeviren, “Tanrı’nın
yarattıkları arasında ayrım gözetmeyi reddeden” bir tutumla
kendine bir yol çizmeye çalışan, deyiş yerindeyse
kökten-insancı bir “çoban”
kimliğini sergilemeye koyulmuştur.
Papa Francis’in gözden kaçırdığımız
kimliği…