Spor, hareket ve egzersiz. Amacına yönelik yapıldığı vakit insanın sağlık ve mutluluğu demek. Amacı dışında veya hiç yapılmaz ise ne olur? Bugün bu ayrıntıyı siz değerli okuyucularımızla paylaşmak istiyoruz. Özellikle bireyin çocuk yaşta hareket ve egzersize başlaması, gerek aile bütçesi, gerekse devlet harcamalarına önemli yansımaları olmakta. Kişiye, bireysel ve sosyal açıdan katkı sağlamasının yanı sıra, sağlık giderleri göz önüne alındığında, ülke ekonomisine önemli etki sağlamakta. Peki ya özel insanların durumu?..
Bir bireyi düşünün evinden dışarı çıkamıyor! Bir insan düşünün mahallesinin başka bir yer tanımıyor! Bir vatandaş düşünün şehrinden başka bir kent görmemiş! Tüm bunları dillendirirken bile insan ‘karamsarlığa’ kapılırken, bu sürecin içinde olan bir canlı varlık olan insanının durumunu, varın siz düşünün! Hayatın her aşamasında karşılaşılabilecek, yaşanabilecek gerçekler. Geriye, emeklemek, yürümek, ardından koşmak geliyor. Onu başaranlar, bugün yol alıp gittiler. Geriye kalanlar ise, bir ‘işaret’ bekliyor. Bu uygulamayı hayata geçirecek olan ise sorumluluk üstlenen sen, ben, kısacası ‘vicdan’ sahibi olan herkes…
Dünya ve ülkemizde, engelli olarak tanımlanan bireylere baktığımızda bu oran % 10 ile 15 arasında değişiyor. Bakın, bundan 7-8 yıl önce her doğan 120 bireyden birisi otizmliyken, bu oran 70’lere 60’lara kadar düştü. Nedeni ise, baş döndürücü ve bizleri çepeçevre saran, doğal olmaktan uzak ‘hormonlaşmış’ bir hayat. Akademik görüşlere göre de bu ‘hormon’ kapsamına giren sürecin tetikleyicisi beslenme, sigara, alkol, aşırı kilo, stres, kazalar ve daha sayamadıklarımız birçok neden! Tüm bu sıraladıklarımızın ‘dur’ demek için, fiziksel aktivite önemli rol oynamaktadır. Doktorun ‘Yüzmelisin… Koşmalısın… Egzersiz yapmalısın…’ demeden önce, eğer biz bu aktivitelere başlar isek, bir nebze olsun durumu kurtarma ihtimalimiz var. Aksi takdirde, herkese yük, herkese külfet olmamız kaçınılmaz olmakta. Bunun birçok örnekleri mevcut. Örneğin yatağa bağlı olan bir birey ile bir spor branşına katılım sağlayan özel insanların (engellilerin) gözlerinin içindeki ‘ışıltıyı’ kıyaslamanız yeterli olacaktır!..
Kendilerine sunulan imkânları fırsata çevirerek hayatın içerisinde yer almayı başaran, özel gereksinimli (engelli) bireyler, yol alıp gittiler. O yolculuk onlara önce sağlık, sonra sosyalleşme, devamında ise mutluluk yolu açtı. Üniversite düzeyinde yapılan akademik araştırmalara baktığımızda, bu konuda bilimin ışığında yapılan ve yapılacak çalışmalar o denli ‘gerçekçi’ sonuçlar doğuruyor ki, başarıya aç/susuz insanoğlu, ortaya çıkan tablo karşısında şaşkınlığını gizlemiyor…
Bilgi ve öğrenme her defasında cehalet karşısında galip gelmiştir. Öyle ise, yapmamız gereken bilgi ‘çanaklarını’ açık tutmak, araştırmak ve gerçeklerle yüzleşebilmek. Ne demek görmeyen insan yüzmez, ayağı olmayan koşamaz, davranış bozukluğu gösteren (otizmli) çocuklar jimnastik yapamaz diye! Madem ‘İnanmak ve çalışmak, başarmaktır’ sözüne sadığız, öyle ise yapacak da çok işimiz var demektir. Bu sürecin nasıl işlemesi gerektiği konusunda ise, niyet önem taşıyor…
O niyetle, özel (engelli) insanlarımız için yazmaya başladığımızdan bugüne 4-5 yıla yakın bir süre geçmiş. Elhamdülillah, her hafta pazar günü Rabbim bize bu konuyu yazmayı, bir kardeşimiz, bir velimizin sesini kendi görüşlerimizle harmanlamayıp paylaşmayı nasip etti. İnşallah, hayırlı işlere vesile olmuşuzdur. Biz bunu yapıyor isek, herkes hayalini gerçekle ‘kol kola’ girip, adım atması yeterli olacaktır. Bu vesileyle, ‘Durmak yok, azim ve kararlılıkla yola devam’ inşallah…