Engelli bireylerin spor aracılığı ile ulaştıkları mutluluğun yakinen şahidi olan birisi olarak, önce kendimiz sonra, toplum olarak almamız gereken dersleri gözlemlemeye devam ediyoruz. Bu kez yaşadığımız il olan İstanbul’da, engel tanımayan kardeşlerimiz ve onların antrenör ve velilerinin özverisi, kazanımı oldukça yüksek sportif sonuçlarına şahit oldu. Özel Sporcular Spor Federasyonun düzenlediği yüzme yarışlarında, Avrupa Spor Başkenti, Dünya Spor Başkentliğine aday İstanbul’da, 81 il 86 spor kulübünden 111 sporcu mücadele etti…
AY-YILDIZLI ÖZEL BONELİLER…
Şampiyonaya katılan sporcular Down Sendromlu, Otizm ve Mental, sıradan değil, çok özel sporculardı. Hal böyle olunca da, etkilenmemek elde değil ki. Çok değil bundan 10 yıl öncesine kadar ‘Havuza girmesine müsaade edilmeyen çocuklarımız, şimdi ay-yıldızlı mayo veya bone takarak yarışların Şampiyonları oluyorlar. Düne kadar havuz yüzü gösterilemeyen çocuklarımız, şimdilerde yurdun dört bir tarafından gelerek yarışlara katılıyorlar. Yarış esnasında sadece anne, baba, anneanne, babaanne ve antrenörleri değil, onların da sevinçleri ve hedefleri vardı. Her biri güzel ülkelerinin, en anlamlı birer parçaları olmanın heyecanını taşıyorlardı. O mutlulukları hangi kelimeye karşılık geleceği hususunda, zorlanmamak elde değil. O denli anlamlı, o denli coşkuluydu…
İNANDIK, ÇALIŞTIK, ŞİMDİ MİLLİ TAKIMDAYIZ
Şampiyonaya yeğenini getiren bir anneanneyle sohbet etme imkânımız oldu. Anlattıkları oldukça anlamlı, bir o kadar derslikti: “Yeğenim 6 yaşında havale geçirdi. Biz engelini kabul etmek yerine, nasıl aşabiliriz gayreti içerisinde olduk. Ne yapabiliriz düşüncesiyle hareket ettik. Spor yapması gerektiğine karar kıldıktan sonra sırasıyla basketbol, voleybol, tenis ve yüzme yapmaya başladık. Yüzme daha çok hoşuna gittiği için, yüzmeye devam etme kararı aldık. Önce sudan çekingenliği vardı. Yaklaşık bir yıla yakın, tam manasıyla suya girmedi, havuzun etrafında dolanmakla yetindi. Yüzmeye başladıktan sonra yeğenimin ruhsal olduğu gibi, yürümesine kadar fiziksel değişimler başladı. Yüzerken tüm vücudu çalışıyor. Çocuklarınıza engelli dendiği vakit, boş oturmayalım. Önce kabul edelim, kabul ettikten sonra ne yapabiliriz diye kafa yoralım. Bundan da daha önemlisi zaman ayıralım. Bu şekilde onları topluma kazandıralım. Akademik olarak, tamam belki akademik değiller. Sosyal yönden kendi işlerini görebilir, arkadaş çevresi edinebilir, bir yerlere gelirler. Anne ve babaların bu yönde özverili olması lazım. Yoksa bugün yüzdürelim, yarın yüzdürmeyelim yok. Evet, bu başarıların artması için imkânlar verilmesi yeterli olacaktır. Başarının sonunda çok takdir ve alkış istemiyoruz. Bize imkânlar verilsin. Bu maddi değil, manevi destek de olunmasını istiyoruz. Ben hem bir anneanne, hem de bir anneyim, o benim kızım…”