Dezavantajlı olarak tanımlanan engelli vatandaşların, toplum içine katılım sağlayıp, hayatlarını kaliteli bir şekilde sürdürmeleri önem taşımaktadır. Hareketle ve egzersizle başlayan süreç, kurallı hareketler bütünü olan sporla yol alınmasıyla devam etmektedir. Sporu meslek haline getiren (performans sporuyla ilgilenen) birey sayısı, bir toplulukta bir elin parmakları kadardır. Serbest zaman içerisinde gerçekleştirilen ve kişiyi fiziksel ve ruhsal açıdan zinde tutan spor faaliyetlerine katılanların sayısı azımsanacak boyutta. Hal böyle olunca da, kişi bir yerden sonra hayatını idame ettirme, kaliteli şekilde sürdürme durumunda kalıyor. O andan itibaren istihdamın önemi ortaya çıkıyor…
Kişinin sağlıklı olması tamam, sonrasında ise yapabileceği ve elde edeceği maddi gelirle düzenli (yeme, içme, evlenme, barınma v.b.) bir hayat sürmesi süreci başlıyor. Bilimde bunun adı ‘sosyal politikalar’ olarak tanımlanmaktadır. Engelli bireyler için uygulamaya koyulacak bu ‘politikalar’ sayesinde, engelli bireyin mevcut potansiyeli (yeteneksizlikten daha çok, keşfedilmeyen yetenekler vardır) değerlendirilip, sosyoekonomik kazanımlarla toplumla bütünleşme, kaliteli bir hayat sürdürme sürecine taşıyacaktır…
Bu bağlamda ‘Bana balık ısmarlamayın, balık tutmasını öğretin’ sözünü hatırladığımızda, söylenenlerinin önemi daha iyi anlaşmış olacak. ‘Dün dündür, bugün bugündür’ sözü, anlık/politik düşünmenin bir yansıması olarak günümüzde geçerliliğini/inanılırlığını yitirmiş olmalı. Şimdi önem taşıyan, dünden gerekli dersi çıkarmak ve geleceği bugünden inşa etmektir. Engelli bireylerin iş hayatı içerisinde yer almalarını düşünürsek, böyle bir durum onların çalışıp kazanıp, ekonomik yönden ‘ayakları’ üzerinde dolanmaları, istihdamlarıyla mümkün olacaktır…
Engelli bireylerin çalışma hayatının içerisine girmelerini, devamlı/sürdürülebilir kılmak için kanunlar çıkarılmaktadır. (5378 Sayı...