Bugün günlerden Cuma… Bugün günlerden Kurban Bayramı… Kısacası çifte bayram. Kaç yılda bir gelir bu anlamlı günler. Kim bilir belki de hayatımızda ilk ve son kez. Öyle ise değerlendirmek gerekir. En içten duygularımla Kur’an’ı kendisine rehber edinen, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’yı (S.A.V) kendisine önder edinen ümmetin çifte bayramını tebrik ederiz…
Günün önemi ayet ve hadislerde ayan beyan. Anlamakta zorluk çekiyor isek, gaflet uykusu devam ediyor demek. İçinde yer aldığımız anlamlı günler kurtuluşumuza vesile olur inşallah. Allah (c.c), Kevser Sûresi’nin 2. âyetinde “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes” buyuruyor. Peygamberimiz bugünün anlam ve önemine binaen ‘Ümmetinin bayramları içinde Cumadan daha kıymetli bayram yoktur ve o günkü iki rekat namaz, Cuma günü dışındaki bin rekattan efdaldir.’ (Deylemi) Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim ve ümmet peygamberinin hayatındaki ilahi mesajlar bu kadar açık ve netken, neyi niçin tartışma gereği duyulabilir ki? Soruya cevap olarak bir şık karşımıza çıkıyor, nefis denen canavara yenik düşmek. Bu canavarı bizler, evet bizler besledik, büyütmeye de devam ediyoruz. Nasıl beslendiğini gayet açık ve net; para ve makam/şöhret. Önce ölçüsü, sonra kontrolünü elimizden kaçırdık. Sonrasında ise kararan vicdanlarla birlikte, kalpler. Yok olup giden insanlık.
‘Böyle mi olacaktık?’ sorusu artık daha net cevap buluyor; ‘Evet olduk?’ Çünkü ‘İnandığımızı yaşamadığımız için, yaşandığımız gibi inanmaya başladık.’ Önceden karakterlerimiz davranışlarımızı belirliyordu, kendimizi kaptırdığımız çarpık düzenin çarkıyla birlikte, davranışlarımız karakterlerimizi (dahası karaktersizliğimizi) belirlemeye başladı. Ne o, ağır söz oldu değil mi? Hesap, mahşer günü nasıl bizleri nelerin beklediğini Peygamberimiz müjdeliyor; “Her kul öldüğü hal (amel) üzere diriltilir”. Aynı güne denk gelen Cuma ve Kurban Bayramı gibi bizleri yoktan var eden Allah (c.c), Kur’an’da ‘Allah affedici ve her şeye gücü yetendir’ (Nisa-149) buyurduğu gibi inşallah, affedilenlerden oluruz. Onun için ise akıp giden zaman sürecinin içerisinde ‘Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir.’ (Enam-6/32) ayet-i kerimesinden gerekli dersleri çıkarır, dünyanın heveslerinden bir an önce kurtulma hidayetine kavuşuruz…
‘Ameller niyetlere göre’ buyuruyor Allah’ın Resulü. Biz hem kurtuluş isteyip, hem de küfür değirmenine su taşırsak, hesap gününde ‘vah’ halimize. Öyle ise ömrümüzün çeyrek asrında geride bıraktığımız gazetecilik hayatımızda, seçtiğimiz/yöneldiğimiz ‘spor/futbol’ için, İspanya diktatörü Franko, stadyumları ‘yüz binlik beşik’ benzetmesini boşuna demediğini, yaşımızın kemale erme sürecini daha iyi anlamaya çalışıyoruz. İnanan insanın kıyameti olan ölüm, gelip kapımıza dayanmadan, şimdi hayatımıza çeki düzen verme vakti, geldi de geçiyor bile…
Bugün yazımızı, çifte bayram coşkusunun kapılarak yazmak geldi içimizden. Hayırlara vesile olması için besmele ile başladığımız her yazımız gibi, bu yazımızda inşallah güzelliklere vesile olur. ‘Sporun da ne hayrı, güzelliği olabilir ki?’ Soru doğru olursa, suali mutlaka bulunmalı. Spor sadece araç. Bu aracın, nasıl kullanılabileceği konusu çetin bir sınav. Tüm bunları düşünürken, İsrailli oyuncu Revivo’nun, adı tarihe ‘Filistinli Müslümanları katleden kasap’ olarak geçen İsrailli Ariel Şaron için ‘Ben onun sahadaki elçisiyim’ sözünü hatırladım. Galatasaray’ın Faslı yeni transferi Younes Belhanda’nın ‘Hayattaki kahramanınız kim?’ sorusuna ‘Hz. Muhammed’ cevabını vermesi. Her ikisi de futbolcu! Aradaki fark, onların dünya imtihanı olacak…