İslami ve Dayanışma Oyunları. Bu bir spor organizasyonu olarak gözükse de, üzerinde o kadar ‘tartışılması’ gereken konu var ki.
Eskiler çok iyi bilir, çocuklar bir araya gelerek ‘oyunlarla’ nasıl hoşça vakit geçirirlerdi. Ne zamanki oyunları Müslüman kimliğimizle bağdaşmayan, İslami hassasiyetten uzak, spor adı altında beşeri kurallarla bu hale getirildi, işte o oyunlarımız çocuk ve gençlerin fıtratına aykırı, rekabetçi/yarışmacı kimliğine büründü.
Kural koyucular dediler ki ‘Benim anlayış ve sistemimize’ uyacaksın ki, yarışabilesin, sonrasında ise ‘oyunuma’ katılım sağlayıp derecede yaptığın için seni ‘maddiyatla’ ödüllendireceğim.’ Onlara göre sportif başarıya giden her yol mübah. Deyim yerindeyse, kuralarıma rıza göster ki seni İslam ile bağdaşmayan, bir nevi şöhretin/paranın/kapitalizmin ‘uşağı’ yapayım. Sonrası malum. Sporcu kendini genç, pişmemiş bir yaşta rekabeti gerektiren ‘bulanık’ ortamda, nefsinin kölesi haline getirilebiliyor. Tabii bu süreç durduk yerde veya günümüzde...