Yazımızın sonunda söyleyeceğimizi başında söyleyelim. Kadının spor yapmasına karşı değiliz, İslami ölçülerde spor yaptırılmamasına karşıyız. Ayrıntılarını ise ‘yıllarca’ bu satırlarda yazıyoruz. Örneğin kadınların güreşmeme hususunu yine bu satırlarda paylaşmanın üzerinden tamı tamına yirmi dört (rakamla 24) yıl geçmiş. O dönemin Güreş Federasyon Başkanı Ahmet Ayık, kadının güreşmesi oluşumunun mimarlarından diyebiliriz. Sonrasında güreş ve farklı spor branşlarının başkanları, Gençlik ve Spor Bakanlığı, kısacası yetki kimde ise kadınların performans sporuna katılımları için çaba sarfettiler. Sünnetullaha (Allah’ın yarattıkları için koymuş olduğu kurallar) uygun olmayan bu oluşumlara (kadınların performans sporu yapması) ‘dur’ deme adına bir adımın atıldığını ne okuduk, ne de duyduk. Tam tersi, yaygınlaşma çabası içerinde oldular. Kadın futbolcuları makamında kabul eden Gençlik ve Spor Bakanı Dr. Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun sarfettiği “Kadınların öncülüğünde spor politikaları daha güçlü oluyor...” konunun vahametini (endişe verici) gözler önüne seriyor. Bakanlığın verilerine göre; son 20 yılda 66 bin 709 olan kadın lisanslı sporcu...